Ege Mimarlık
dergisinin 100. sayısı çıkıyor. 1991’den bu yana yayında emeği geçenleri kutluyorum.
Böylesi dönemlerde bir değerlendirme yapılması, durup geçmişte yapılanların irdelenmesi,
yapılabilecek olanların vurgulanması, geleceğe yönelik önerilerin derlenmesi
önemli.
Yazıya
başlamadan önce Ege Mimarlık dergisinin sayılarını web ortamında gözden
geçirmeye çalıştım, elbette detaylı bir inceleme bir başka çabayı gerektiriyor,
neticede 27 yıl boyunca yayımlanan yaklaşık 5.000 sayfalık bir birikimden söz
ediyoruz. Dergi ülke ekonomisindeki krize paralel olarak sıkıntılı yıllarda 10 defa
çift sayı olarak yayınlanmış. Bir de UIA 2005 İstanbul Kongresi’ne yönelik
olarak İngilizce özel bir sayı hazırlandığını görüyoruz.
Ülkemiz
mimarlık yayıncılığı alanında oldukça verimli bir dönem geçiriyor. Bunu
özellikle inşaata dayalı kalkınma modelinin oluşturduğu oldukça geniş bir
sektörün varlığıyla birlikte değerlendirebiliriz. Bir yandan da sektör
bileşenlerinin yayımladığı tanıtım amaçlı dergi bolluğu var, özellikle
tüketicilerin beğenisini yönlendirmek hedefiyle kurgulanmış, okurlarını yoğun
bir imaj bombardımanına tutan dergiler bunlar.
Mimarlar
Odası yayınlarının, basılı ve/veya dijital ortamdaki yayınlardan farklı
özellikleri olması doğal. Bunca yayın etkinliliği arasında kurum yayıncılığının,
özellikle Ege Mimarlık gibi iddialı bir bölge yayınının nasıl olması
gerektiğini birkaç başlık çerçevesinde irdelemeye çalışayım.
Bölge Yayını Olarak Ege Mimarlık
Türkiye’de
mimarlık hizmetinin önemli bir kısmı İstanbul’da gerçekleştiriliyor, peşi sıra
Ankara ve İzmir’i belirtebiliriz. Buralarda üretilen projeler doğal olarak
bütün mimarlık medyasını beslemekte. Bu durum bölge yayınlarının önemini daha
da artıran bir faktör olarak dikkatimizi çekiyor.
Mimarlar
Odası şubelerinin yayınlarının öncelikle bölgelerindeki çalışmalara yer vermeleri
önemli bir birikim sağlıyor. Bölgedeki mimarlık performansının araştırılması
istendiğinde, benzersiz bir kaynak olarak şube dergilerinin arşivlerine bakılıyor.
Yerel konuların ve sorunların irdelenmesi bölge literatürüne önemli bir katkı
sağlamakta. Yanlışlıkların gösterilmesi, hataların eleştirilmesi, kentleşme ve
yapılı çevreyle ilgili kararların irdelenmesi elbette önemli ve Oda
yayınlarında bu hep yapılmaktadır. Bunun yanı sıra iyinin, güzelin, doğrunun
gösterilmesi, aynı imar düzeni, aynı işveren profili çerçevesi içerisinde özen
gösterilmiş, nitelikli tasarım hizmeti alan sıra dışı uygulamaların öne
çıkartılmasını, örnek olarak gösterilmesini de önemsiyorum. Özellikle yerelde
gerçekleştirilen başarılı projelerin merkez yayınlarında yer alamaması, yöredeki
sorunların buralarda çok dile getirilememesi şube yayınlarının önemini
artırıyor.
Ege Mimarlık
arşivine hızlıca göz attığımızda bu yönde bir eksikliğin dikkati çektiğinden
söz edebiliriz. İzmir yıllardır seçkin mimarlık örnekleriyle Türkiye mimarlık
medyasında da örneklerini gördüğümüz nitelikli tasarımların uygulanabildiği bir
metropol kent. İzmirli meslektaşlarımızın performanslarının yanı sıra bölge
dışından da pek çok mimarın tasarımları dergide yer alabiliyor. Bunların yanı
sıra şubeye bağlı Uşak, Aydın, Manisa bölgelerinden de örneklerin dergide gösterilmesi
iyi olurdu. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şubelere bağlı illerdeki
mimarların metropollerdeki meslektaşlarından oldukça farklı çalışma koşulları,
yörelerine özgü sorunları olabiliyor. Elbette bunları dile getirebildikleri bir
mecranın olması, olanaksızlıklar içerisinde yapabildiklerinin
değerlendirilmesini istemeleri çok doğal. Bölgedeki mimarlarla yapılacak söyleşilere
dergide yer verilmesi, yabancılaşmayı, dışlaştırmayı önleyecek, dergiyle
bağlarını güçlendirecek bir olgu olarak görülmelidir.
Yayınlarımızda
sadece ikonik yapıları, fotoğrafı çekilecek, kartpostallaşacak yapıları
yayınlamakla yetinmeyerek, tanıtımın ötesinde bir tür sorgulama / tartışma
aşamasına geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mimarlık eleştirisi örnekleri
yayınlarımızda değişik üsluplarıyla yer almaya başlamıştır. Ege Mimarlık’ta da
örneklerin çoğalmasını diliyorum.
Bir anekdot
aktarmak isterim. İzmir’de gerçekleştirdiğimiz bir toplantı sonrası kente ilk
defa gelen iki genç arkadaşımız uçak saatine kadar ancak Alsancak civarını
gezme fırsatı bulmuşlardı. Buluştuğumuzda gözleri parlıyordu, “biz İzmir’e âşık
olduk” diye sevinçlerini paylaştılar. Havaalanına doğru yola çıkınca çevre
yolunda yamaçlardaki yerleşimleri dehşetle izlediler, hayal kırıklıkları
yüzlerinden okunuyordu. İzmir’in sadece Alsancak, Karşıyaka, Alaçatı vb.
olmadığını şaşkınlık içerisinde deneyimlemişlerdi.
Kenti
tartışmak, kente ilişkin kararları sorgulamak, süreci irdelemek, gölge kabine
gibi yerel yönetimlerin icraatlarını izlemek ve süreçte sorumluluk almak…
Yıllardır Oda yönetimleri ve Oda yayınlarınca izlenen yolu böyle
tanımlayabilirim. Kentlerimizin “vitrin” arkasında kalan bölgelerinin
sorunlarına yönelik mimari yaklaşımların, farklı araştırmaların, irdelemelerin
dergide daha geniş yer alması gerekir diye düşünüyorum.
Ege Mimarlık’ta Akademik Katkılar
Ege Mimarlık
dergisinin DAAI dizinince taranıyor olması önemli. Oda yayınlarının değişik
uluslararası indeksler tarafından listeye alınması, dolayısıyla dergilerimizde
yer alan yazıların akademik yükselme dosyalarında bir etken olarak dikkate
alınması yayın kurullarına ayrı bir sorumluluk yüklemekte. Hakemli bir dergi olmadığı
belirtilse de, bunun akademik alandan gelen yazı miktarının artmasına neden
olduğunu, yayın kurullarının gelen yazıları kendi kriterleri çerçevesinde dikkatli
biçimde incelediğini belirtmeliyim. Akademisyenlerin spesifik konulardaki
katkılarının Oda dergilerinin eline ulaştığı geniş kitlenin ilgisini
çekmeyebileceği endişesi, seçim kriterlerimize de ister istemez yansıyor.
Üniversite yayınlarının artmasıyla Oda yayınlarına yönelik böyle bir baskının
hafifleyeceğini umuyorum.
Akademik
yükselme kriterleri kapsamında getirilen zorunluluğun genç akademisyenler
üzerinde yarattığı bir baskı var. Kendi alanlarıyla ilgili ürettikleri
çalışmaların Oda’nın ve derginin gündemiyle örtüşmemesi gibi durumlarla
karşılaşılabiliyor. Kendi alanında yararlı ve önemli bir çalışma olarak
değerlendirilebilecek bir yazının niteliği üzerinde yorum yapılması doğal
olarak yayın kurulu için büyük bir zorluk oluşturmakta. Hakemli bir dergi olunmadığı
için zaman zaman bazı yazılar için bir başka uzmanın görüşü aranıyor. Yazıda işlenen
konuların, aktarılan bilgilerin eksik, yanlış ve/veya eskimiş olabileceği
endişesini her zaman taşıyoruz. Öte yandan yayın kurulu dışında görüşlerine
başvurulan uzmanların isimlerinin dergide açıklanması gerektiğini özellikle
hatırlatmak isterim, bu durumun meslek etiği kapsamında istenmeyen tartışmalara
yol açabileceği endişesini taşıdığımı da belirtmeliyim.
Ege Mimarlık
dergisi doğal olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da akademisyen
meslektaşlarımızın katkılarına yer verecektir. Yayın kurulunun gündeminde yer
alan konular üzerinden akademik katkıların aranması, ihtiyaç duyulan alanlarda
akademia ile ortak çalışmalar yürütülmesi, derginin içeriğinin ağırlıklı olarak
gelen yazılar üzerinden değil böylesi bir beraberlikle oluşturulmasının tercih
edilmesi yararlı olacaktır.
Mimarlık ve
Eğitim Kurultayı’nın dördüncüsünün konuk konuşmacılarından biri ABD’de
yayınlanan ve mimarlık eğitimi üzerine uzmanlaşmış hakemli bir derginin editörü
idi. Dergisine gelen bazı yazıların çok nitelikli olmasına rağmen
ilgilendikleri konuyla doğrudan bağı olmadığı için reddedildiğini aktarmıştı. Yayın
kurullarının bu yönde de özel bir dikkat göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Oda
yayınlarının yaygın dağıtım olanağının bize böylesi bir sorumluluk yüklediğini
belirtmeliyim.
Akademik
alanın bir diğer paydaşıyla, öğrencilerle ilgili de birkaç şey söylemek
isterim. İzmir Şubesi’nin öğrencilerle ilgili etkin çalışmalar yürüttüğünü
biliyorum. Bu çalışmaların dergiye nasıl yansıyacağı üzerinde durabiliriz. İzmir
ve çevresinde mimarlık eğitimi gören binlerce öğrenci var. Bu öğrencilerin
projeleri, değişik performansları belirlenecek uygun yöntemlerle dergide
yayınlanabilir. Her ne kadar öğrencilerin dijital ortama daha yatkın oldukları
düşünülse de genç yaşlarında projelerinin dergide basılı olarak yer almasından mutlu
olacaklar, bununla övüneceklerdir.
Güncelliği Yakalayabilmek / Dijital
Yayıncılık
Dijital
ortamdaki yayıncılığın sağladığı olanaklar, haberlerin güncellenmesinin hızı,
paylaşımdaki yaygınlık gibi etkenlerin yayıncılığa büyük bir açılım getirdiğini
görüyoruz. Mimarlık yayıncılığı da doğal olarak benzer süreçlerden etkileniyor.
Şu anda
mimarlık ortamında pek çok internet yayını, onun yanı sıra değişik kurumların
internet siteleri var. İnternet ortamında haberlerin çok sık güncellenebilme
olanağı önemli bir fırsat yaratıyor. Dergilerin bu güncelliği farklı bir
şekilde aktarması gerektiği açık. Derginin internet yayıncılığından farklı
avantajlarını öne çıkaracak bir yayın politikası izlemesi; internetteki hız
avantajına karşılık basılı yayınlarda içeriğin ve görsel malzemelerin gerçekten
doyurucu olması ve seçilmişlik duygusu uyandırması gerekiyor. Basılı ortam ile
dijital olanakların birbirini beslemesi, desteklemesi, bir tür görev bölüşümü
içerisinde kendi alanlarında hayatiyetlerini sürdürmeleri önemli. Sonuçta üç
ayda bir yayımlanan dergide gündemin farklı bir şekilde oluşturulması doğal. Elektronik
bültenlerle ve/veya diğer dijital olanaklarla haber akışının sağlanması, gelen
bilgi yığılmasının editörlük hizmetinden geçirilerek meslektaşlarımızla
paylaşılması, bu ortamın da basılı yayın özeniyle hazırlanması önemli bir
eksikliği gideriyor.
Basılı yayının
önemli özelliklerinden birisi kalıcılığı, dijital ortamdaki yayınların gelişen
teknoloji karşısında sürekli yeni sürümlerle güncellenmesi gibi bir sorunu
yaşattığı gözleniyor. Öte yandan basılı yayının korunmasının getirdiği yük,
arşivlerin önemini artırıyor. Derginin 2003 yılından itibaren web sayfasının
olması ve yayınlananların orada kolaylıkla bulunabilmeleri elbette önemli bir
kazanım. Ancak Ege Mimarlık’ın web sayfasında arama fonksiyonunun olmamasının
bir eksiklik olduğunu belirtmeliyim.
Küreselleşme Çağında Ege Mimarlık
Küreselleşen
ve giderek küçülen dünyada meslektaşlarımızın performanslarının uluslararası
ortamlarda bilinir kılınması; mesleğimiz ve küreselleşmenin mimarlık kültürüne
etkilerine yönelik düşünceleri yansıtan yazıların uluslararası meslek ortamına
aktarılabilmesinin sağlanmasını önemli buluyorum. Ege Mimarlık’ın 2005’de
yayımlanan İngilizce özel sayısının Dünya Mimarlık Kongresi yoğunluğu
içerisinde nasıl bir etki bıraktığının değerlendirilmesi iyi olurdu. Bu şartlar
altında hayalci gelebilir belki ama değinmeden geçemeyeceğim; iki yılda bir
seçilmiş yazılardan hazırlanacak İngilizce bir derlemenin oluşturulmasının
maddi şartları yaratılabilirse böyle bir özel sayı ikili ve çoklu uluslararası
ilişkilerdeki paylaşımlarda değerlendirilecek, aranacak önemli bir ürün olabilir.
Sonuç Yerine…
Ege Mimarlık
Yayın Kurulu 100. sayı dönümünde derginin geleceğine yönelik beklentilerimizi
derlemeye çalışıyor, elbette kendi doğrultusunda kararlarını verecek ve
rotasını belirleyecektir. Yukarıda birkaç noktasına odaklanmaya çalıştığım
konuların ötesinde derginin dikkati çeken birkaç özelliğini de belirterek
bitirmek istiyorum. Oda’nın yetişmiş insan gücünün gönüllü beraberliğini derleyebilmesi
önemli ayrıcalıklarından biri. İzmir’in bu yönde şanslı bir durumda olduğunu, bölge
üniversiteleriyle oluşturduğu yakın ilişkinin verimlerini dergiye de
yansıttığını görüyoruz.
Bölgenin
çekim merkezi olması, yerel yönetimlerle zaman zaman tartışmalı, gerilimli de
olsa düzenli bir ilişkinin sürdürülmesi, kentin yaşam kalitesini yükseltecek
projelere paydaş olma refleksi, bunlara benzer yereldeki konuların gündemi yoğun
bir şekilde doldurduğunu düşünüyorum. Bu süreçte yaşananlar, yürütülen
tartışmalarda dile getirilenler önemli kaynak üretmekte, örnek olabilmektedir. Derginin
bu çalışmaların yakın tanığı olarak paralel bir gündem oluşturmasını doğal
olarak bekleyebiliriz.
Bölgesel bir
yayın iddiasının taşıdığı sorumluluğun hafife alınmaması gerekir. Özellikle
İzmir gibi farklı bir metropolün ve etki alanının böylesi bir bölge dergisini
besleyecek konu sıkıntısı çekeceğini hiç sanmıyorum. Önemli olan yerelde
yaşanan sorunların sistemleştirilerek aktarılması, çözüm önerilerinin aranması,
mümkünse bulunması, paylaşılmasıdır. Söz konusu edilen yerelle yetinmek değil,
yerelde gözlemlenen sorunların, kentlerimizi şekillendiren mimarlık bürolarının
çalışma koşullarının, yaşananların, yapılabilenlerin, mimarlığın ve mimarların
değişen kimyasının, yapı üretimi pratiğindeki değişimlerin yöredeki izlerinin yansıtılabilmesi,
mimarlık ortamının gündemine aktarılabilmesidir.
Ege Mimarlık
bugüne kadarki birikimiyle mimarlık ortamına önemli katkı sağlamıştır. Yürütülen
tartışmaların önümüzdeki dönem çalışmalarına ışık tutmasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder