Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) bir toplantısı için Paris’teyiz.
Toplantı UIA’nın merkezinde, “Tour Montparnasse” gökdeleninde yapılacak. Daha
vakit var, çevreyi geziyoruz, Montparnasse Mezarlığına girdik. Evet, Paris’te
mezarlıklar ilgiyle gezilebiliyor, kentin tarihinin, kent kimliğinin önemli birer
parçası olabiliyorlar. Burası diğer ünlü Père Lachaise Mezarlığı ile birlikte kentin en çok
ziyaret edilen yerlerinden biri. Aynı mezarlık içerisinde farklı dini inanışlara
mensup olanları ateistlerle birlikte yan yana görebiliyorsunuz, farklı mezar
taşlarındaki işaretler kimliklerini tanımamıza yarıyor. Yahudi, Müslüman ve farklı
mezheplerden Hıristiyanların mezarlarıyla hiçbir işaret taşımayan ateist
mezarları yan yana; mezarların üzerleri ziyaretçilerin getirdiği çiçeklerle
dolu.
Montparnasse Mezarlığında Fransa’nın entelektüelleri, sanatçıları,
yayımcılar ve sanatçılara destek olan birçok kişinin mezarı bulunuyor. Gözümüze
ilk çarpan da Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’un ortak mezarı oldu. 15
Nisan 1980’de ölen Sartre’ın ardından “Ölüm bizi buluşturamayacak. Böyle işte!
Beraberliğimize gelince, tek kelimeyle harikaydı” diye seslenmişti. Simone
de Beauvoir altı yıl sonra 14 Nisan 1986’da ölünce külleri hayat arkadaşının
yanına kondu.
20. yüzyılın bu iki önemli aydınının mezarı başında, “çağının tanığı ve
vicdanı” olarak nitelendirilen Sartre’ın “her insan herkes karşısında her
şeyden sorumludur” sözlerini anıyor ve saygılarımızı sunuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder