28 Kasım 2007 Çarşamba

Montparnasse Mezarlığı’nda

Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) bir toplantısı için Paris’teyiz. Toplantı UIA’nın merkezinde, “Tour Montparnasse” gökdeleninde yapılacak. Daha vakit var, çevreyi geziyoruz, Montparnasse Mezarlığına girdik. Evet, Paris’te mezarlıklar ilgiyle gezilebiliyor, kentin tarihinin, kent kimliğinin önemli birer parçası olabiliyorlar. Burası diğer ünlü Père Lachaise Mezarlığı ile birlikte kentin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri. Aynı mezarlık içerisinde farklı dini inanışlara mensup olanları ateistlerle birlikte yan yana görebiliyorsunuz, farklı mezar taşlarındaki işaretler kimliklerini tanımamıza yarıyor. Yahudi, Müslüman ve farklı mezheplerden Hıristiyanların mezarlarıyla hiçbir işaret taşımayan ateist mezarları yan yana; mezarların üzerleri ziyaretçilerin getirdiği çiçeklerle dolu.  

Montparnasse Mezarlığında Fransa’nın entelektüelleri, sanatçıları, yayımcılar ve sanatçılara destek olan birçok kişinin mezarı bulunuyor. Gözümüze ilk çarpan da Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’un ortak mezarı oldu. 15 Nisan 1980’de ölen Sartre’ın ardından “Ölüm bizi buluşturamayacak. Böyle işte! Beraberliğimize gelince, tek kelimeyle harikaydı” diye seslenmişti. Simone de Beauvoir altı yıl sonra 14 Nisan 1986’da ölünce külleri hayat arkadaşının yanına kondu.

20. yüzyılın bu iki önemli aydınının mezarı başında, “çağının tanığı ve vicdanı” olarak nitelendirilen Sartre’ın “her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur” sözlerini anıyor ve saygılarımızı sunuyoruz.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder