22 Ağustos 2007 Çarşamba

Sıra Dışının Sıradanlaşması

Küçükken, bizim ev dışındaki her ev bence sıra dışıydı. Günlük hayatın geçtiği üstü kapalı taşlığın etrafındaki odaları, üst katta yer alan ve evin mahremi sayılan yatak odalarının bulunduğu katı, yetersiz ve sıhhatsiz ıslak mekânlarıyla evimiz biz çocuklar için harikaydı. Evin kullanım güçlüklerini çekenlerin özlemini gerçekleştirmek üzere 1960’larda yıkıldığında sanırım 100 yaşını tamamlamıştı.

Modernleşmeyle erken tanışan, mimarisinin yanı sıra yaşam tarzıyla da zamanına göre oldukça ileri bir seviyede olan kentimizde değişik dönemlere tarihlenen son derece çeşitli bir ev stoku vardı. Bazı modern evler mimarisiyle oldukça farklı bir yaşamın varlığını hatırlatır, erişebilenlere örnek olmaya çalışırdı. Bana göre ilk çarpıcı sıra dışılık izlenimi duygusunu, sanırım, kentimize ışınlanmış gibi duran bu evlerden edinmişimdir.

Aynı dönemde, özellikle bayram ziyaretlerine gittiğimiz yakınlarımızın evleri de çok farklı açılardan sıra dışılık duygusu verirlerdi. Kimisi yakın köylerde oturup, varlıklı olmasına rağmen kırsal üretim etkinliğini ev yaşamına yansıtmışlardı. Traktörler, çiftçi aletleri, kümesler, iç avlular, yine sıhhatsiz ve konforsuz ıslak mekânlar, biz çocuklar için çok farklı deneyimdi. Kenttin nispeten yoksul bölgesinde, aynı avluyu birkaç ailenin paylaştığı, ortalığın teneke kutulara dikilmiş rengârenk çiçeklerle donatıldığı çok sevimli bir yerde yaşayan bir yakınımız da vardı. Şüphesiz burasını da çok severdik, ancak ne yazık ki ıslak mekânlardaki durum diğerlerinden de kötüydü.
 
Bütün bu evler yıkıldı. İlginçtir, günümüzde kullanılabilecek sağlamlıkta ve şıklıkta olmasına rağmen 40 – 50 yıl öncesinin modern yapıları bile kalmadı. Arsanın en yoğun şekilde değerlendirilmesi ihtiyacı, geometrinin sınırlılığı, yaratıcılığın aranmamasıyla birleşince sıradanlığın, tekdüzeliğin egemenliği hüküm sürmeye başladı. Artık kentimizde beni şaşırtan bir yapıya rastlamıyorum.
 
Moderni sevdim, benimsedim. Eskinin korunmasını, yenilenmesini, sağlıklaştırılmasını hararetle savunmanın yanı sıra moderni, günümüzü yansıtan mimariyi önemsedim. Oldukça geniş bir coğrafyayı gezdiğimi söyleyebilirim. Benzerlik, farklılıklardan fazlaydı, şaşırtıcıydı. Yakaladığımız farklılık, yerel özellik, korunan tarihî çevre şüphesiz ilgi çekiciydi. Ancak modernin egemenliğinin hüküm sürdüğü yerde, malzeme, oranlar, plan tipolojisi benzeşmeye başlıyor, olsa olsa işçilik ve malzeme kalitesi farklılığı gözleniyordu.
 
Sıra dışılık elbette her yerde deneniyor, farklı arayışlarla karşılaşıyorsunuz. Bunu özellikle dert edinen mimarların ürünlerinde gözlenen ve gözü yoran zorlamalar, yer yer hoş bir izlenimle ayrıldığınız deneysel çalışmalar, farklı olduğunu bağıran yapılar şüphesiz var. Heykelsi yapılar, aritmik cephe düzenleri, yerçekimi yasasına karşı bir başkaldırı havası veren, strüktürü zorlayan yapılar gördüm. Bunların çoğunun iyi fotoğraf vermek için yapıldıklarına inanasım geldi. Deneysel yapılara, farklı arayışlara, bunların bedelini karşılayan olduğu müddetçe itirazımız olamaz. Kullanıcısının izini taşımaları, onların isteğine, günlük yaşamlarına göre şekillenmeleri, farklılığı, sıra dışılıklarını gösteriyor ve bu yönüyle şüphesiz ki olumluyorum.
 
Fantezi fukaralığı nedeniyle hayal kırıklığıyla neticelenen pek çok sıra dışı ev deneyimi özellikle tatil yörelerinde karşımıza çıkıyor. Örneğin İstanbul’dan Tekirdağ’a kadarki Marmara Denizi sahillerindeki sitelerdeki performans, çok iftihar edeceğimiz bir manzara sunmuyor ne yazık ki. Burada da hayali bir kullanıcı tipine göre kurgulanmış bir yapı üretme süreciyle karşı karşıyayız. İstekler benzeşmiş, yapılar benzeşmiş, aranan sıra dışılık, farklılık sıradanlaşmış.
 
Şu anda 114 dairenin bulunduğu, bakımlı bir sitede oturuyorum; konforu ortalamanın üstünde, oldukça sıradan bir konut. Kimilerinin yaptığı gibi balkon kapatmak, pencere değiştirmek gibi farklılıklar peşinde de koşmadan, site mimarının önerdiği, öngördüğü şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Belki bir gün, kendi sıra dışımızı gerçekleştirmeyi deneyebilir, bizi yansıtan, bizim şekillendireceğimiz bir yapı tasarlayabiliriz. Böyle bir yapı içerisinde kendimizi daha rahat hissedeceğimize inanıyorum; ancak başkaları için, aynı çevreyi paylaşan insanlar için bu sıra dışılık ne anlama gelecektir? 

22 Ağustos 2007 / Etiket: Kent Kültürü, Söke
 
Ege Mimarlık dergisi “Sıra Dışı Evler” konusunu değişik yönleriyle irdelemek istemiş ve farklı yazarlara çağrı yapmıştı. Bu yazım Ege Mimarlık dergisinin 63. sayısında yayımlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder