Gürhan
Tümer’i Mimarlar Odası’nın Yayın Kurulu toplantılarında, bu vesile ile bir
araya geldiğimiz ortamlarda tanıdım. Yıllardan beri değişik yayınlardaki
yazılarıyla tanıdığım, yazıları üzerinden kendisi hakkında kanaat geliştirdiğim
bir kişiyle, yine yazıların, kitapların konuşulduğu bir ortamda karşılaşmış oldum.
Birlikte mimarlık ve yayın gündemini irdelemek, gelen yazıları değerlendirmek,
elbette toplantı dışında hoş sohbetler etmek benim için önemli bir kazanç oldu.
Çeşitli
yayın organlarında karşımıza çıkıveren yazılarındaki üslup farklıydı, alışılmadık
çok değişik alanlarda seyrediyordu; mimarlığın farklı açılardan görünürlüğünün
sorgulanması, farklı metinlerden mimarlığa katkı derlenmesi, farklı bakış
açılarının olabileceğinin gösterilmesi, okurda kendisini sorgulamayı, sürekli
irdelemeyi beraberinde getiriyordu. Sade, anlaşılır cümleler, basit alıntılarla
örülmüş metinler okuduk. Nasıl bir bağ kurduğunu bile düşünmeden… Sonra bu kısa
anlık görüntülerin zihnimizdeki çağrışımlarının bize başka kapılar açtığını
farkediyorduk. Yazıları kimi zaman gülümsetti, hocanın muzipliğini yakaladık.
Kimi zaman da irkiltti, sorguladı. Doğru bildiğimiz, arkasını önünü
düşünmediğimiz görüşlerimizi farkında olmadan silkeledi. Tartışmaya bile hazır
olduğumuzu hissetmediğimiz noktaların gündeme gelmesine yol açtı. Yayın
Kurulu toplantılarında bir konu ele alınırken alışıldık bakışların yönünü
değiştirmek üzere ilginç fikirler ürettiğini; kalıp ve formatları zorlama
yönünde ortaya sorular attığı görürdük. Genellikle en tecrübelimiz olurdu; bu
ayrıcalığını “tahakküm kuran” birisi olarak değil, tam tersine sözünü söyleyen
ve tartışmanın yönünü dikkatlice izleme yönünde gösterirdi.
Eğitmenliğini
bilemem, tanık olmadım. Öğrencilerinin bir stüdyo hocasında ne aradıklarını, ne
bulmak istediklerini bugün için doğrusu çok kestiremiyorum. Gürhan Tümer
onların aradıkları kişi miydi, birlikte olmaktan mutlu olmuşlar mıydı,
bilemiyorum. Ama ileride öğrencisi olduklarını, birlikte belirli anları
paylaştıklarını hatırlayacaklarını ve o anlardan süzülen düşünce damlalarını
unutmayacaklarını düşünüyorum.
Gürhan Tümer okurlarının gözünde farklı çağrışımlar yarattığı
olmuştur. Kimileri onu Paris’te dolaşan bir flanuer olarak düşünür, yazılarında
böyle bir hava hissedebilir. Özellikle yazılarında seçtiği konular arasında
gezinen bir flanuer... Gürhan Tümer’in, Saint Joseph Fransızca eğitim alması ve
asistanlığı sırasında 1 yıl boyunca, Paris Vincennes Üniversitesi'nde bulunması
bu izlenimi kuvvetlendiriyor elbette. Oysa bunca senenin verimine bakarak bunun
yetersiz, hatta haksız olduğu söylenebilir.
Çok
üretken bir yazar olduğunu hemen herkesin teslim edeceğini söylemek mümkün.
Yazıyla, yayınla uğraşanların bile Gürhan Hoca’nın tüm yazdıklarına
yetişebildiklerini sanmıyorum. Çok farklı ortamlarda, farklı yayın organlarında
yazısına rastlayıverirsiniz. Her zaman dağarcığında geliştirilmeye müsait bir
konu, bir fikir bulunabilir. Okuduğu bir kitap, karşılaştığı bir resim, bir
kartpostal, sıradan insanların yarattığı bir hoşluk, nahif bir düzenlemenin
çağrıştırdıkları veya gezilerinde yoluna çıkan bir münasebetsizlik, bir mimari
heyulası / ucubesi ona bir başka yazı konusu olarak dönebilirdi. Aynı ortamı
paylaşmanıza rağmen okuduğunuzda farklı bir zihinsel üretimin izini görür,
şaşırırdık. Mimarlık dergisindeki “Mea Architectura, Mea Culpa” bu kapsamdaki
metinlerden oluşan ve uzunca bir zamandan beri sürdürülen ilginç bir dizi oldu;
kitaplaştı da. Bu alandaki ender üretimlerden birisi olduğunu düşünüyorum.
Çalışmalarında
felsefenin mimariye, mimari düşünceye, mimari dile yansıtılması, mekân
kavramının farklı yazarların gözünden irdelenişinin işlendiğini görüyorduk. Değerli
dostum psikiyatr Serol Teber zamansız ölümünden hemen önce Kafka üzerine bir
çalışma yürütüyor, bu konuda kaynakları tarıyordu. Gürhan Tümer’i
tanıyabileceğimi düşünerek benden kitabını istemişti. 1984 yılında Sanat-Koop
Yayınları tarafından yayımlanan “İnsan-Mekân İlişkileri ve Kafka” kitabı ne
yazık ki bende yoktu. Gürhan Tümer ricamı kırmamış ve kitabı imzalayarak
gönderme inceliğinde bulunmuştu. Serol Teber’le bir araya gelmelerini çok
istedim, kısmet olmadı; oysa keyifli bir sohbet olacağını düşünüyor, bunun yeni
yazı konularının doğmasına yol açabileceğini umuyordum.
Ankara
kitapçı cennetidir, ne zaman toplantıya gelse kollarında yığınla yeni kitap
İzmir’e ağırlaşmış bir şekilde döndüğünü görürdük. Zaman içinde aldığımız ve
okuyamadığımız kitapların üzerimizde yarattığı psikolojik baskıya değinirdik;
ama gerçek bir kitap tutkununun kitaplarla yaşamaktan aldığı keyfi de bilir,
birbirimize yeni yayınları ihbar eder, üzerinde tartışırdık.
Yazmak
istediği pek çok konu olduğunu, kendince yazı programları yaptığını bilir,
hissederdim. Zaten bu kadar yaygın bir yayın etkinliğinin başka türlü yürümesi
de mümkün değildi. Ama yine de kendisine yazı yüklemekten, planlanan dosya
konusu üzerine bir deneme yazmasını önermekten vazgeçmezdik; kırmazdı,
umduğumuzdan da geniş bir yazının geleceğini bilirdik. Dağarcığındaki bilginin,
henüz yazıya dökülerek ete kemiğe bürünmemiş düşüncenin bilinir kılınmasına
aracı olmaktan da mutlu olurduk.
Yazılarını
okuduğumda Gürhan Hoca ile ilgili edindiğim kanaatim bu süreç içinde değişmedi;
geliştiğini, biraz da farklılaştığını söyleyebilirim. Kendisiyle, eşi değerli Sumru
Hanım’la dost olduk. O sessiz ortamların, kısık sesle söylenen nüktelerin
müptelası oluverdik. Belirli bir sorumluluğu paylaşmanın getirdiği
yakınlığımızın geliştirdiği dost ortamlarını arar oldum.
Yeni
yazılarını, kitaplarını merakla bekleyeceğim. Bunca aşinalığa rağmen hepimizi
şaşırtacak yeni bir ürünle her an karşılaşabileceğimizi de biliyorum. Kendisine
sağlıklı, esenlikle ve bol verimli yıllar diliyorum.
19 Mart 2011 / Etiket: Post Mortem, Mimarlık Yayıncılığı
Uzun yıllar Mimarlar Odası yayınlarının hazırlanmasında büyük emeği
geçmiş olan değerli hocamız Gürhan Tümer’in hastalığının ilerlediği ve artık
toplantılara gelemez olduğu günlerde dostları, öğrencileri, çalışma arkadaşları
tarafından bir armağan kitap hazırlandı. Mimarlar Odası İzmir Şubesi
yayınlarından çıkan bu kitabın yayınlandığını görebilmesi bizler için iyi bir
teselli oldu. Kendisini hep sevgiyle anıyoruz. Gürhan Tümer’le yayın kurulu
birlikteliğimizden süzülenleri aktardığım yazım bu kitapta yer aldı. 20 Eylül
2013 tarihinde Gürhan Tümer Hocamız vefat etti.
“Prof. Dr. Gürhan Tümer’e Armağan; Mimarlığın Çevresinde / Mekânın
İçinde Kuram, Eylem ve Söylem” (Editörler: Özlem Erdoğdu Erkarslan, Özlem
Arıtan, Didem Akyol Altun)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder