19 Mart 2011 Cumartesi

Gürhan Tümer’in Bir Yayın Kurulu Üyesi Olarak Portresi

Mimarlık dergisi Yayın Kurulu 20 Ocak 2007 tarihinde
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde toplantıda.
Resimdekiler (soldan sağa), Hülya Turgut, Hüseyin Kahvecioğlu,
Müge Cengizkan, Gürhan Tümer, Neslihan Dostoğlu,
Bülend Tuna, Tuğçe Selin Tağmat, Ayşen Ciravoğlu, Derin İnan.
Öncelikle elimizdeki yayının Prof. Dr. Gürhan Tümer’e yakışan bir “Armağan” olduğunu belirtmeliyim. Yıllardır akademik ortamda bir arada bulunan değerli çalışma arkadaşlarının katkılarının, birlikteliklerinden süzülen anılarının derlenmesiyle oluşan bu kitabı, yıllardır yazıyla, kitaplarla, yayınla hemhal olmuş Gürhan Hoca’ya anlamlı bir kadirbilirlik örneği olarak değerlendiriyorum. Yayının hazırlanmasında görev alanları, emeği geçenleri, katkı sağlayanları kutluyorum. Ben kendi payıma Gürhan Tümer’in farklı bir ortamdaki portresini ve bendeki izlerini aktarmayı deneyeceğim.

Gürhan Tümer’i Mimarlar Odası’nın Yayın Kurulu toplantılarında, bu vesile ile bir araya geldiğimiz ortamlarda tanıdım. Yıllardan beri değişik yayınlardaki yazılarıyla tanıdığım, yazıları üzerinden kendisi hakkında kanaat geliştirdiğim bir kişiyle, yine yazıların, kitapların konuşulduğu bir ortamda karşılaşmış oldum. Birlikte mimarlık ve yayın gündemini irdelemek, gelen yazıları değerlendirmek, elbette toplantı dışında hoş sohbetler etmek benim için önemli bir kazanç oldu.

Çeşitli yayın organlarında karşımıza çıkıveren yazılarındaki üslup farklıydı, alışılmadık çok değişik alanlarda seyrediyordu; mimarlığın farklı açılardan görünürlüğünün sorgulanması, farklı metinlerden mimarlığa katkı derlenmesi, farklı bakış açılarının olabileceğinin gösterilmesi, okurda kendisini sorgulamayı, sürekli irdelemeyi beraberinde getiriyordu. Sade, anlaşılır cümleler, basit alıntılarla örülmüş metinler okuduk. Nasıl bir bağ kurduğunu bile düşünmeden… Sonra bu kısa anlık görüntülerin zihnimizdeki çağrışımlarının bize başka kapılar açtığını farkediyorduk. Yazıları kimi zaman gülümsetti, hocanın muzipliğini yakaladık. Kimi zaman da irkiltti, sorguladı. Doğru bildiğimiz, arkasını önünü düşünmediğimiz görüşlerimizi farkında olmadan silkeledi. Tartışmaya bile hazır olduğumuzu hissetmediğimiz noktaların gündeme gelmesine yol açtı. Yayın Kurulu toplantılarında bir konu ele alınırken alışıldık bakışların yönünü değiştirmek üzere ilginç fikirler ürettiğini; kalıp ve formatları zorlama yönünde ortaya sorular attığı görürdük. Genellikle en tecrübelimiz olurdu; bu ayrıcalığını “tahakküm kuran” birisi olarak değil, tam tersine sözünü söyleyen ve tartışmanın yönünü dikkatlice izleme yönünde gösterirdi.

Eğitmenliğini bilemem, tanık olmadım. Öğrencilerinin bir stüdyo hocasında ne aradıklarını, ne bulmak istediklerini bugün için doğrusu çok kestiremiyorum. Gürhan Tümer onların aradıkları kişi miydi, birlikte olmaktan mutlu olmuşlar mıydı, bilemiyorum. Ama ileride öğrencisi olduklarını, birlikte belirli anları paylaştıklarını hatırlayacaklarını ve o anlardan süzülen düşünce damlalarını unutmayacaklarını düşünüyorum.

Gürhan Tümer okurlarının gözünde farklı çağrışımlar yarattığı olmuştur. Kimileri onu Paris’te dolaşan bir flanuer olarak düşünür, yazılarında böyle bir hava hissedebilir. Özellikle yazılarında seçtiği konular arasında gezinen bir flanuer... Gürhan Tümer’in, Saint Joseph Fransızca eğitim alması ve asistanlığı sırasında 1 yıl boyunca, Paris Vincennes Üniversitesi'nde bulunması bu izlenimi kuvvetlendiriyor elbette. Oysa bunca senenin verimine bakarak bunun yetersiz, hatta haksız olduğu söylenebilir. 

Çok üretken bir yazar olduğunu hemen herkesin teslim edeceğini söylemek mümkün. Yazıyla, yayınla uğraşanların bile Gürhan Hoca’nın tüm yazdıklarına yetişebildiklerini sanmıyorum. Çok farklı ortamlarda, farklı yayın organlarında yazısına rastlayıverirsiniz. Her zaman dağarcığında geliştirilmeye müsait bir konu, bir fikir bulunabilir. Okuduğu bir kitap, karşılaştığı bir resim, bir kartpostal, sıradan insanların yarattığı bir hoşluk, nahif bir düzenlemenin çağrıştırdıkları veya gezilerinde yoluna çıkan bir münasebetsizlik, bir mimari heyulası / ucubesi ona bir başka yazı konusu olarak dönebilirdi. Aynı ortamı paylaşmanıza rağmen okuduğunuzda farklı bir zihinsel üretimin izini görür, şaşırırdık. Mimarlık dergisindeki “Mea Architectura, Mea Culpa” bu kapsamdaki metinlerden oluşan ve uzunca bir zamandan beri sürdürülen ilginç bir dizi oldu; kitaplaştı da. Bu alandaki ender üretimlerden birisi olduğunu düşünüyorum.

Çalışmalarında felsefenin mimariye, mimari düşünceye, mimari dile yansıtılması, mekân kavramının farklı yazarların gözünden irdelenişinin işlendiğini görüyorduk. Değerli dostum psikiyatr Serol Teber zamansız ölümünden hemen önce Kafka üzerine bir çalışma yürütüyor, bu konuda kaynakları tarıyordu. Gürhan Tümer’i tanıyabileceğimi düşünerek benden kitabını istemişti. 1984 yılında Sanat-Koop Yayınları tarafından yayımlanan “İnsan-Mekân İlişkileri ve Kafka” kitabı ne yazık ki bende yoktu. Gürhan Tümer ricamı kırmamış ve kitabı imzalayarak gönderme inceliğinde bulunmuştu. Serol Teber’le bir araya gelmelerini çok istedim, kısmet olmadı; oysa keyifli bir sohbet olacağını düşünüyor, bunun yeni yazı konularının doğmasına yol açabileceğini umuyordum.

Ankara kitapçı cennetidir, ne zaman toplantıya gelse kollarında yığınla yeni kitap İzmir’e ağırlaşmış bir şekilde döndüğünü görürdük. Zaman içinde aldığımız ve okuyamadığımız kitapların üzerimizde yarattığı psikolojik baskıya değinirdik; ama gerçek bir kitap tutkununun kitaplarla yaşamaktan aldığı keyfi de bilir, birbirimize yeni yayınları ihbar eder, üzerinde tartışırdık.

Yazmak istediği pek çok konu olduğunu, kendince yazı programları yaptığını bilir, hissederdim. Zaten bu kadar yaygın bir yayın etkinliğinin başka türlü yürümesi de mümkün değildi. Ama yine de kendisine yazı yüklemekten, planlanan dosya konusu üzerine bir deneme yazmasını önermekten vazgeçmezdik; kırmazdı, umduğumuzdan da geniş bir yazının geleceğini bilirdik. Dağarcığındaki bilginin, henüz yazıya dökülerek ete kemiğe bürünmemiş düşüncenin bilinir kılınmasına aracı olmaktan da mutlu olurduk.  

Yazılarını okuduğumda Gürhan Hoca ile ilgili edindiğim kanaatim bu süreç içinde değişmedi; geliştiğini, biraz da farklılaştığını söyleyebilirim. Kendisiyle, eşi değerli Sumru Hanım’la dost olduk. O sessiz ortamların, kısık sesle söylenen nüktelerin müptelası oluverdik. Belirli bir sorumluluğu paylaşmanın getirdiği yakınlığımızın geliştirdiği dost ortamlarını arar oldum.

Yeni yazılarını, kitaplarını merakla bekleyeceğim. Bunca aşinalığa rağmen hepimizi şaşırtacak yeni bir ürünle her an karşılaşabileceğimizi de biliyorum. Kendisine sağlıklı, esenlikle ve bol verimli yıllar diliyorum.

19 Mart 2011 / Etiket: Post Mortem, Mimarlık Yayıncılığı

Uzun yıllar Mimarlar Odası yayınlarının hazırlanmasında büyük emeği geçmiş olan değerli hocamız Gürhan Tümer’in hastalığının ilerlediği ve artık toplantılara gelemez olduğu günlerde dostları, öğrencileri, çalışma arkadaşları tarafından bir armağan kitap hazırlandı. Mimarlar Odası İzmir Şubesi yayınlarından çıkan bu kitabın yayınlandığını görebilmesi bizler için iyi bir teselli oldu. Kendisini hep sevgiyle anıyoruz. Gürhan Tümer’le yayın kurulu birlikteliğimizden süzülenleri aktardığım yazım bu kitapta yer aldı. 20 Eylül 2013 tarihinde Gürhan Tümer Hocamız vefat etti.

“Prof. Dr. Gürhan Tümer’e Armağan; Mimarlığın Çevresinde / Mekânın İçinde Kuram, Eylem ve Söylem” (Editörler: Özlem Erdoğdu Erkarslan, Özlem Arıtan, Didem Akyol Altun)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder