29 Kasım 2012 Perşembe

Kenti Sevebilmek

Kentler Çıkmaz Sokaksız Nasıl Sevilir? / İlhan Berk

Bu sayımızda “Kamusal Alanlar” konusunu işliyoruz. Hepimize ait olan, ortak kullanım, paylaşım alanlarımızın önemi, kentlerimizin, özellikle Adana’nın kamusal alanlarının durumunu mercek altına almak istedik.

Kentleri yaşanılır kılan, yaşam kalitesini yükselten, yaşayanları mutlu eden kriterleri bu kapsamda bir kez daha dile getirmekte yarar var. Bunlar, kentin korunan ve yaşatılan tarihî mimarisi, çağı yansıtan yapıları, insanca ve etkin ulaşım sistemi, yürüme ve bisiklet yolu ağları, yeşil alanlar, buluşma yerleri, meydanlar gibi öğelerdir.

Kenti her yaştan yayalar için çekici kılan, araç kullanmayı zorlaştıran, çocukların okullarına yürüyerek gidebildiği, “yürünülebilir kentler” ve “çocuk dostu kentler” özlemimiz sürerken, daha iyi yaşam kalitesi arayışı ile kent dışına yayılma olgusunun kentlerin sahipliğinin yitirilmesine, kent merkezlerinin motorlu trafiğin hâkimiyetine terk edilmesine yol açtığını görüyoruz. Tarih boyunca kentlerin toplumsal yaşamında önemli bir rol oynayan meydanlar, günümüzde sadece araç trafiğini kolaylaştıran boş alanlar olarak görülmekte ve ne yazık ki kentin toplumsal yaşamının merkezi olamamaktadır.

Meydanlar kentsel yapının en belirgin bileşenleridir, kent dokusu içinde adeta psikolojik dinlenme yerleri olarak tanımlanmaktadır. Meydanlardaki sanat uygulamalarının, kentsel kimliği güçlendiren, bulundukları mekânın imgesini ve okunabilirliğini sağlayan bir anlamı vardır. Oysa kentlerimizin bugünkü durumlarına baktığımızda, kamusal mekânların kentin kalbi olma özelliğini yitirdiğini görüyoruz. Yeni oluşturulan bölgelerde kamusal mekânların, binalar tasarlandıktan sonra geride kalan, anlamsız alanlar olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.  

Yerin kimliği kavramı “bir kişinin bir yeri diğer yerlerden ayırabilmesini ya da tanıyabilmesini sağlayan nitelikler” bütünü olarak tanımlanmaktadır. İnsan ve mekân arasında bağ kurmak, kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesinin önemli bir öğesidir. Bu mekânlar insanların, ilişki kurabilecekleri, bağlanabilecekleri, aidiyet hissedebilecekleri; kendileriyle özdeşleştirebilecekleri, hatırlayacakları, özleyecekleri yerlerdir.

Bu konuyu kentlilik bilincinin oluşturulmasının önemine değinerek noktalayabiliriz. Kentlilerin yaşadıkları kentin farkına varmalarını, tanımalarını sağlamak önemli. Tanıma, öğrenme, benimseme, sahiplenme ve koruma konularının birbirini tamamlayan bir süreç olarak gelişebileceğini görmemiz gerekiyor. Elbette buna bağlı olarak da katılımcılık kültürünün geliştirilmesinin önemine değinmeliyiz. Katılımcılık bir kültür sorunudur ve önemlidir. Kentlilerin kentle ilgili konulara duyarlı olabilmeleri, katılımın sağlanacağı araçların oluşturulmasıyla mümkün olabilir. Bu konuda sicilimizin pek parlak olduğu söylenemez. Bu sayımızda yer verdiğimiz bir araştırma Adana’da kentle ilgili kararlarda katılım konusunun nasıl işlediğini ele alıyor. 

+ + +

Bu yıl Dünya Mimarlık Günü “Daha İyi Kentler, Daha İyi Yaşamlar / Mimarlıkla Değişen Kentler” teması ile kutlandı. TMMOB Mimarlar Odası da ülkemizde ülkemizdeki hukuka ve bilime açıkça aykırı gelişmelerin yaşandığı bugünlerde yayınladığı bir bildiri ile Mimarlık Günü’nü kutlarken UIA’nın da altını çizdiği hedefleri meslektaşlarımızla paylaştı.

-       İklim değişikliğinin etkilerinin ve kirletici gaz salınımlarının azaltılması, kaynaklar ve enerjinin daha iyi yönetiminin sağlanması;

-       Kentlerin toplumsal olarak daha kapsayıcı, erişilebilir ve eşitlikçi olmasının sağlanması, ayrımcılığın ve güvensiz konut koşullarının ortadan kaldırılması;

-       Kimlikli, uygar kentlerin ve ortamların desteklenmesi ve oluşturulması;

-       Doğal veya insan kaynaklı krizler ve afetlere karşı koyabilecek biçimde kentlerin geliştirilmesi;

-       Herkes için ekonomik, sosyal, eğitim ve yaratıcı olanakların geliştirilmesi;

-       Tüm bireyler için güvenli ve sağlıklı koşulların sağlanması;

Kentlerimizin toplumsal barışın ve dayanışmanın mekânları olarak düzenlenmeleri, yönünde bir “gelişim ve değişim” için rol almaya hazır olduğumuzu duyurdu.  

Güney Mimarlık dergisi olarak aynı duygularla “uygar ve esenlikli bir gelecek” dileğiyle duyarlı tüm kesimleri mimarlığımıza, şehirlerimize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Güney Mimarlık dergisinin 10. sayısında (Aralık 2012) yayınlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder