27 Ağustos 2012 Pazartesi

Kentsel Yapı Stokunun Sağlıklaştırılması Gereklidir, Ama…

Finlandiya mimarlığa önem veren, mimarlık politikasını önemseyen ve anayasasına “daha iyi bir yapılı çevreye sahip olma hakkı”nı bir devlet politikası olarak yerleştiren bir ülke. Finlandiya Mimarlık Politikası’nın önsözünü yazan dönemin Başbakanı Paavo Lipponen, hedeflerinin öncelikle Anayasa’da öngörüldüğü şekilde iyi bir çevrenin koşullarını yaratmak ve yurttaşların bu alandaki haklarını korumak olarak açıklamakta ve eklemektedir:
-      Kamu yapılarının üretiminde ve taşınmazların idaresinde kaliteyi yükseltmek ve böylece tüm inşaat sektörüne model oluşturmak,
-      Kaliteli mimarlık uygulamalarına ve yüksek kalitede yapı üretimine katkıda bulunacak yöntemleri desteklemek,
-      Mimarlık meslek eğitimi ve araştırma-geliştirme çalışmaları yoluyla yenilikleri teşvik etmek,
-      Mimari mirasımızın korunması ve çevrelerimizin kültür tarihi ve mimarlık kapsamında geliştirilmesini teşvik etmektir. 

Bu açıklamadan da görüleceği gibi Ulusal Mimarlık Politikaları, mimarlık ürünleri ve yapılı çevrenin niteliğinin kamu yararına olduğu düşüncesinden hareketle, mimarlık uygulamalarında standartları yukarıya çekme hedefini, hükümet politikalarıyla bütünleştirme amacını taşımaktadır. Özellikle kamu yapılarının inşa süreciyle ilgili belirli koşulların getirilmesi, kamunun yol gösterici olması hedeflenmekte, nitelikli yapılara ulaşmanın yolları aranmakta, bu amaçla mimarlık meslek kuruluşlarıyla hükümet kurumları arasında işbirliği ortamları sağlanmaktadır.

Bir de ülkemizdeki uygulamalara bakalım. Devletin yol gösterici, düzenleyici rolünden bahsediyoruz, ancak tüm yurt genelinde karşımıza çıkan manzarada gördüklerimiz; mimari tasarımdan, proje elde etme yöntemlerine; arazi üretiminden ve kullanımından, ihale şartlarına, yapı denetimine kadar tartışma yaratan sayısız uygulamalardır. Mimarlar Odası hazırladığı Türkiye Mimarlık Politikası metninde konuyu şu şekilde ele almıştır: “Kamu yönetimi öncelikle, kamu yatırımlarının gerçekleştirilmesinde mimari kaliteyi gözetir, bu yolla ülkedeki bütün yapı faaliyetlerine örnek oluşturacak özendirici bir davranış biçimi ve yapı kalitesi sağlar.” 

Tan Oral.
Arşivden derlediğim bu bilgileri, Samsun’daki sel felaketinde TOKİ’nin yaptığı konutların durumunu, burada yaşanan can kayıplarını birlikte değerlendirmek için sunuyorum. Değerli meslektaşımız Tan Oral’ın Samsun’daki rezaleti yorumladığı çizgileri daha fazla sözün gerekli olmadığını gösteriyor hepimize.

Türkiye’nin her yerine diktikleri konut silolarıyla, oluşturdukları TOKİ siteleriyle kentlerimizde kolay çözülemeyecek tahribatlar yaratan bu yönetim, benzer anlayış ve yaklaşımlarla şimdi tüm yurtta milyonlarca binanın yıkılacağını ve yenileneceğini söylüyor. Nasıl güvenebiliriz? Kentlerimizdeki yapı stokunun yenilenmesi, sağlıklaştırılması gerektiğini en azından 1999 Marmara depreminden bu yana sıklıkla söylüyoruz. Kaçak yapılarla dolu kentlerimiz, olası depremlere ve afetlere karşı, çağın gerektirdiği güvencelerden yoksun. Kentlerimizin bu verili durumu acil çözüm beklemektedir, elbette çok acil çözüm üretilmelidir, ama…

***
Bu sayımızda Eğitim Yapılarını ele alıyoruz. Eğitim sistemimizin köklü bir şekilde yapılanmaya uğratıldığı bu süreçte konunun ne yazık ki sağlıklı bir şekilde tartışıldığını söyleyemiyoruz, herke s endişeli bir bekleyiş içerisinde. Öte yandan bu dönüşümün yaratacağı mekânsal sorunlar da var. Eğitim ortamındaki enformasyon teknolojilerinin yarattığı önemli girdinin mekâna nasıl yansıyacağı sorgulanmasından, mevcut eğitim yapılarının kentle ilişkisinin ele alınmasına kadar pek çok konu var önümüzde. Yıllardır tek tip planlarla üretilmeye çalıştığımız eğitim yapılarının son yıllarda deprem tehdidi altında yenilenmesi, güçlendirilmesi veya yıkılarak yeniden inşa edilmesi gündemdeyken, bunların üstüne tuz biber ekercesine, hükümetin kent içindeki okul arazilerinin kıymetlenmesinden hareketle kent dışında eğitim köyleri yapma girişimiyle karşı karşıyayız.

Dergimizin olanakları çerçevesinde bu konudaki farklı yaklaşımları, birikimleri sizlerle paylaşmak istedik. Elbette eğitim mekânları konusunun önümüzdeki dönemde daha çok tartışılacağını, bu yöndeki katkılara dergimizde yer vermek istediğimizi belirtmek isteriz. 

Güney Mimarlık dergisinin 9. sayısında (Eylül 2012) Yayınlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder