23 Kasım 2013 Cumartesi

Yerel Yönetimler ve Mimarın Sorumluluğu

Dergimizin bu sayısında yerel seçimler arifesinde ülkemiz kentlerini, kentlerimizdeki kaotik yapılaşmayı, mimarların bu sonuçtaki rollerini, kamu yönetiminin yapı üretim sürecindeki rolünü, getirilen yeni düzenlemeleri sorguluyoruz. Adana 5 Ocak Stadyumu’nun yeni yerine taşınması ve bu önemli alanın kentin yaşam kalitesini yükseltecek bir düzenlemeyle nasıl hayata geçirilebileceğini örneklemek amacıyla düzenlenen yarışmanın sonuçlarına da yer veriyoruz. Mimarlar Odası Adana Şubesi’nin düzenlediği yarışma bu konudaki duyarlılığın, kente ilişkin kararların alınmasında katılımcılığın, yaratıcılığın ortaya çıkarılabileceğini göstermesi bakımından önemliydi. Üretilen projeler, kentin ortak değerlendirmesine sunulmuş durumda. Bu kenti kentliyle birlikte yönetmeye talip olanların öncelikle böylesi katılım mekanizmalarını önemsemesi, sonuçlarını dikkate alması gereği bir kez daha dile getirilmiş oldu.                  

Ülkemizin ve kentlerimizin yapılaşmasına yönelik uygulamaların ve kararların, bunlara ilişkin yasal mevzuatın hazırlanması süreçlerinin şeffaf bir şekilde tüm ilgili taraflarca tartışılması ve irdelenmesi dileğimizi bir kez daha yineliyoruz. Yerel ve merkezî organlarda görev alan yöneticilerin, katılımcılığı sadece yatırımcının fikirlerinin alınması ve isteklerinin yerine getirilmesi olarak algılamamalarını diliyoruz. Meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve kentlilerin, yaşam çevrelerinin oluşmasında yapacakları katkı son derece önemlidir ve değerlendirildiğinde kazançlı çıkacak olan kentlerimiz, ülkemiz ve demokrasimiz olacaktır. 

Yapı ve yapılı çevre üretiminde ülkemizde en büyük işveren günümüzde de devlettir. Kamu yapılarının kentlerimizin imajındaki belirleyici rolünü gözlemek bile kamu yönetiminin yapılı çevrenin oluşumundaki rolünü vurgulamamız için yeterli olabilir. Kamunun sadece kendi yapılarının oluşturulmasında değil, yapılı çevrenin üretilmesinin yasal çerçevesini belirlerken ve bunu denetlerken gösterdiği başarı veya başarısızlık da kentlerimizin şekillenmesindeki en önemli etken olmaya devam ediyor. Kamu yönetiminden yapı üretilmesi sürecindeki mevzuatın iyileştirilmesi yönünde gayret göstermelerini beklerken tam tersi bir sürecin yaşandığını gözlüyoruz.

Kentlerimizdeki yapılı çevreyi belirleyen en önemli etkenlerden bir diğeri de yerel yönetimlerdir. İmar uygulamalarının yol göstericisi, denetleyicisi olmalarının yanı sıra bizzat yapı üreten bir kurum olarak da yerel yönetimlerin önemi büyüktür. Belediyelerin mimarlık ve kent planlaması alanındaki eksikliklerini gidermek, kentlerin planlı gelişimini sağlayacak adımlar atmak yerine gösterişli projeler yapmaya yeltenmeleri, bu konuda neredeyse ısrarlı olmaları şaşırtıcıdır.

Yönetimlerin sorumlu oldukları bölgenin konut dokusunun belirli bir tarihe referans verecek şekilde tasarlanmasını istemelerine, mimarlara bu yönde telkinde bulunmalarına, hatta yer yer “estetik kurullar” oluşturarak baskıyı sistemleştirmeye çalışmalarına daha sık rastlamaya başladığımızı üzülerek belirtmek isterim. Estetik kurulların mimarın müelliflik haklarının gasp edildiği yerler olarak yapılandırılması estetik kelimesinin çağrıştırdığı olumlu duygunun zedelenmesine yol açabileceği endişesini taşıyorum.

Kent panoramasındaki olumsuz görünümde mimarların da payı olduğu hep dile getirilir. Elbette bunun da sorgulanması gerekiyor. Yapı üretiminin çok yönlü, çok bileşenli yapısının getirdiği olumsuzlukların, mimarın kendisinden beklenen teknik ve yaratıcı katkıyı verememesinde önemli bir etken olduğunu öncelikle vurgulamak ve meslektaşlarımı haksız yere itham etmek istemem. İmar parsellerinin birbirine benzerliği, imar durumunun getirdiği sınırlamalar, belirsiz bir tüketiciye yönelik yapılaşma pratiği ve bunun getirdiği sıkıntıların yanı sıra, bizlerden iyiyi güzeli arayan, ayıplı kötü hizmeti reddeden bilinçli bir tüketicinin eksikliği de mimari kaliteyi, dahası kaliteyi arama duygusunun yitirilmesine yol açıyor. Bütün bu olumsuz koşullar içerisinde mesleğini saygın bir şekilde yapmak isteyen, bunu başaran, eserini gururla gösterebilen meslektaşlarımız şüphesiz ki vardır ve ülkemizin mimarlık birikimi onların çabalarıyla gelişmektedir.

Mimarlığın ve mimarın toplumsal sorumluluğunun, kentlerimizin ve yaşam çevrelerimizin daha kaliteli, daha yaşanılır olmasının güvencesi olduğunu düşünüyorum.

Güney Mimarlık dergisinin 14. sayısında (Aralık 2013) yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder