Her şeyden önce mimarlık
yayıncılığının öncüsü Zeki Sayar’a bir saygı selamı göndererek başlayalım.
Geçtiğimiz dönem Anma Programı çerçevesinde Zeki Sayar ve Arkitekt
dergisi ele alınmış, bir sergi hazırlanmış ve düzenlenen bir sempozyumla
mimarlık ortamına katkısı irdelenmişti. Bugün Arkitekt dergisinin
ciltleri mimarlık kütüphanelerinde en önemli kaynak yayınlardan birisi olarak
kullanıcıların hizmetinde. Ayrıca Mimarlar Odası’nın Arkitekt’i dijital
ortama aktarması araştırmacıların daha kolay ulaşabilmesini de sağladı. Mimarlık
dergisinin Arkitekt’in misyonunun en önemli taşıyıcısı olması, Zeki
Sayar’ın mimarlık meslek örgütlenmesi yönünde yaptığı çabaları da hatırlarsak
daha bir anlamlı geliyor.
Mimarlar Odası’nda görev
alanların toplum ve kamu yararı gözeten bir çalışma anlayışını rehber edinmesinin
doğal bir sonucu olarak, dergideki yazıların geniş bir konu yelpazesi
içerdiğini görüyoruz. Yapı üretim sürecindeki sorunlar, meslektaşlarımızın
performanslarının sergilenmesi, yarışmalar, mimarlık eğitimi gibi konuların,
dünyada, ülkemizde ve mesleğimizde yaşanan gelişmeler, bunların
değerlendirilmesi bütünlüğü içerisinde ele alınmasına özen gösterilmesi, önemli
bir birikimin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bugün Mimarlık dergisinin 50
yıllık arşivine baktığımızda, dünyadaki, ülkemizdeki ve mesleğimizdeki
gelişmelerin çok yönlü ele alışlarla irdelendiğini görüyoruz. Üstelik yeni
gelişmelerin ışığında, tıpkı Arkitekt dergisinde olduğu gibi
(www.mo.org.tr/arkitekt), Mimarlık dergisinin arşivine de dijital
anlamda ulaşmanın sağlanması bunu daha kolay izleyebilmemize olanak veriyor.
(www.mimarlikdergisi.com)
1963 yılının şartları
içerisinde, sınırlı kaynak kullanımı ve tek dergi seçeneği çerçevesinde farklı
bir yayın çizgisi izlendiğini görebiliyoruz. Derginin 50 yıllık yayın hayatı
içerisinde, doğal olarak, farklı yayın kurullarının kendi dönemlerine yönelik
yorum ve önceliklerinin yansıdığı bir yayın etkinliği sürdürdüğünü, bunun
yansımalarını da dergilerdeki yazı seçimlerinden ve üsluplarından
izlenebileceğini söyleyebiliriz. Bir başka deyişle Mimarlık dergisinin
yayın performansını izleyerek Mimarlar Odası’nın örgütsel değişimini de
gözlemek mümkündür denebilir. Oda tarihiyle ilgili çalışma yapanlar bu dönemsel
çakışmaları çok net ayırdedeceklerdir. Mimarlık Yayın Kurulu ile Mimarlar Odası
yönetimi arasında kimi zaman ortamın yorumlanması, yayın programının
belirlenmesi doğrultusunda farklı görüşlerin tartışıldığı, kimi zaman da
performans farklarının oluştuğu dönemler yaşanmıştır. Her şeye rağmen bu
tartışmaların tortularının kazanım olarak yayın kurullarının birikimine katkı
yaptığı söylenebilir elbette. Uzun yayın hayatı içerisinde, heves kırıcı, çok
ciddi enerji kaybına yol açan bir atmosfer yaratan böylesi ortamların da
olabileceği gerçeğini kabullenmek, ancak ortak görevdeşlik duygusuyla hareket edilen
dönemlerin daha verimli geçtiğini de teslim etmek durumundayız. Her dönem kendi
doğrusu çerçevesinde ürettiğiyle tarihte yerini almıştır; bu birikimin farklı
tarihsel yorumlamalara fırsat tanıyabilmesi de Mimarlık dergisi
koleksiyonlarının önemini bir kez daha belirtmemizi gerekli kılmaktadır.
50 yıldır süren bir
derginin yayın kurulunda görev almanın önemli bir sorumluluk yüklediğini
söylemeliyim. Sürekliliğin, kurumsal devamlılığın sağlanması elbette önemli,
bunun yanı sıra dönemi anlamak, yorumlamak; önceliklerin, beklentilerin dergide
yer alabilmesine yol açabilecek değişimi gerçekleştirmek; bunu gerçekleştirmeye
çalışırken de gereken özeni gösterebilmek, böyle bir değişim sürecini
kurgulayabilmek de önemli. Bunu ne ölçüde becerebildiğimizin değerlendirmesi
elbette yapılacaktır; ben sadece yaklaşımımızın bu yönde olduğunu belirtmek
istedim.
* * *
Günümüzdeki mimarlık
yayıncılığının durumuna kısaca değinmek, bu çerçevede Mimarlık
dergisinde yapmak istediklerimizi, yapabildiklerimizi ve yapamadıklarımızı
aktarmak isterim. Şu anda ülkemizdeki yayın bolluğu herkesin dikkatini çekiyor.
Pek çok dünya ülkesinde olmadığı kadar bir yayın etkinliği ile karşı
karşıyayız. Türkiye’deki yapı üretim hacminin büyüklüğü çerçevesinde yerli ve
yabancı pek çok firmanın ürünlerini sergilemeye, tanıtmaya çalıştıkları bu
ortamda, oldukça zengin bir sektörel dergi bolluğuyla da karşılaşıyoruz.
Değişik periyotlarla yayımlanan en az 15 sürekli mesleki yayın sayabiliyoruz.
Bunların yanı sıra Mimarlık dergisi dâhil olmak üzere Odanın değişik
şubelerinin yayımladıkları 16 dergi ve 30 bülten yayını da sürüyor. Ayrıca
üniversitelerin bünyesinde yayımlanan 6 civarında hakemli dergi de akademik
ortamdaki verimi yayınlayarak katkı sunuyor. Elbette bu ortamın zenginliğine
katkı yapan ve mimarlık camiasının yakından takip ettiği yabancı mimarlık
dergilerini de eklememiz gerekiyor. ![]() |
Mimarlık dergisinin 50. yıl yemeğinde Bülend Tuna ve Necip Mutlu. |
Bu çeşitliliğin
içerisinde doğru bir yayın politikası belirlemek ve uygulamak en başta gelen
önceliğimizdi şüphesiz. Bu farklı yayın yelpazesi yayın organlarına kendi
programlarını ve hedeflerini belirleme zorunluluğunu da getiriyor, bu bir şans
olarak da alınabilir. Mimarlık dergisinin bir meslek örgütü yayını
olarak ücretsiz dağıtılması, yüksek bir tiraja sahip olması sorumluluğumuzu
daha da artırıyor. Ticari amaçlı kurumların yayınları ile farklılaştığımız
noktalar elbette olacaktır. Derginin okunurluğunu artırma, içinde ilgi çekecek
yazıların yanında, ilgilenilmesini istediğimiz yazıların da olması, böyle bir
dengenin gözetilmesini önemsiyoruz.
Mimarlar Odası
şubelerinin yayınlarının Mimarlık dergisinin yayın yükünün hafiflemesi
yönünde önemli bir işlevi olduğunu söyleyebilirim. Oda şubelerinin yayınlarında
kendi bölgelerindeki performansa büyük ölçüde yer vermeye çalışıyorlar, bu çaba
önemli bir birikim sağlıyor. İleride o bölgedeki mimarlık performansı
araştırılmak istendiğinde, önemli bir kaynak olarak o yöredeki dergilerin
arşivlerine bakmak yararlı olacaktır. Yerel konuların ve sorunların
irdelenmesi, o bölge literatürüne önemli bir katkı sağlamış olacaktır.
Yanlışlıkların gösterilmesi, hataların eleştirilmesi, kentleşme ve yapılı
çevreyle ilgili kararların irdelenmesi elbette önemli ve Oda yayınlarında bunu
hep yaptık, yapıyoruz. Bunun yanı sıra iyinin, güzelin, doğrunun gösterilmesi,
aynı imar düzeni, aynı işveren profili çerçevesi içerisinde sıradışı
uygulamaların öne çıkartılmasını, örnek olarak gösterilmesini de önemsiyoruz.
Özellikle yerelde gerçekleştirilen başarılı projelerin merkez yayınlarında yer
alamaması, yerel sorunların buralarda çok dile getirilememesi yerel yayınların
önemini artırıyor. Şube yayınlarının sadece bölge sorunlarıyla kendilerini
sınırlamamaları, ülke ve meslek sorunlarına değinen, çok önemli katkılar derleyebilmeleri
mimarlık ortamı için çok önemli bir kazanım olmuştur.
Mimarlık bir kurum dergisi, 42 bin üyenin ve 10
bin civarındaki tescilli büronun olduğu bir kurumdan bahsediyoruz. Bu durum
proje yayımlarken daha dikkatli bir seçim yapmamızı gerekli kılıyor. Projeyi
basabilmemiz için, bir jüri tarafından seçilmesini gerekli görüyoruz; bir
yarışma projesi olabiliyor ya da Ulusal Mimarlık Ödülleri Seçici Kurulları
tarafından belirlenmiş olmasını şart koşuyoruz. Yarışma projelerini, yarışma
kurumunu önemsiyoruz ve bunu yansıtmaya, kolokyumlara, yarışmayla ilgili
yapılan tartışmalara yer vermeye çalışıyoruz.
Mimarlık eleştirisini
önemsiyoruz; mimarlık medyasının belki de en önemli amacının, aynı zamanda
yetersizliğinin bu olduğu kanısındayım: “Bilgilendirme” aşamasından
“sorgulama/tartışma” aşamasına geçilemediğini düşünüyorum. Mimari eleştiri
konusundaki çekingenliğinin kırılması ve geleneğin oluşturulmasına yönelik
teşvik edici bir yaklaşım geliştirmeyi hedefledik ve gündemimize aldık.
Yıllardan beri, gerek Mimarlık’ta gerek başka yayın organlarında,
mimarlık eleştirisinin yapılmasını, özellikle kuramsal yazıların yanı sıra
yapıların eleştirilmesini, herkesin kullandığı deneyimlediği yapıların mimari
olarak irdelenmesini önemsedik. Bunun sadece o yapıyı yapanla, o yazıyı yazan
arasında bir ilişki olmadığını, tüm mimarlara yönelik önemli bir yaklaşım
olduğunu düşündük. Bu yaklaşımın yaygınlaşmasını, mimarlık eleştirisinin
mimarlık medyası içerisinde daha etkin bir şekilde yer almasını diliyorum.
Mimarlık dergisinin değişik uluslararası indeksler
tarafından listeye alındığı haberlerini sizlerle paylaşmıştık. Bir hakemli
dergi olmasak da, bunun akademik alandan gelen yazı miktarının artmasına neden
olduğunu, yayın kurulumuzun gelen yazıları dikkatli biçimde incelediğini
belirtmeliyim. Akademik alandan gelen spesifik konulardaki katkıların Mimarlık
dergisinin eline ulaştığı geniş kitlenin ilgisini çekmeyebileceği endişesi,
seçim kriterlerimize de ister istemez yansıyor. Üniversite yayınlarının
artmasıyla Mimarlık dergisine yönelik böyle bir baskının hafifleyeceğini
umuyor ve bu yöndeki gelişmeleri destekliyoruz.
Bu yayınları “kimler
okuyor”un yanı sıra “kimler yazıyor”a da kısaca değinmek isterim. Akademik
çevreler, serbest mimarlar gibi ayrışan profillerin birbirinden farklı amaç ve
koşullarda ürettikleri bilgi ve yazılar mimarlık ortamını farklı noktalardan
besliyor. Mimarlık dergilerinde kimler yazıyor diye baktığımız zaman, daha çok
akademisyenleri görüyoruz. Serbest çalışan meslektaşlarımız da yazıyor elbette,
onlardan da çok değerli yazılar alıyoruz, ama bir orana vurduğumuz zaman daha
çok akademisyenlerin yazdığını görüyoruz. Burada tabii akademik yükselme
kriterleri anlamında bir zorunluluk, onun getirdiği bir baskı var. Ancak
meslektaşlarımızın sadece kendi projelerini tanıtmakla yetinmeleri de ayrı bir
olgu, bunu da bir tespit olarak belirtmek isterim.
* * *
Mimarlık yayıncılığıyla
sınırlı olmayan, tüm yayın ortamını ilgilendiren önemli bir tartışma konusu da
internet yayıncılığı ya da dijital ortamda yayıncılığın basılı yayınları
gereksiz kılacağı yönündeki iddia…
Dijital ortamdaki
yayıncılığın sağladığı olanaklar, haberlerin güncellenmesinin hızı,
paylaşımdaki yaygınlık gibi etkenlerin yayıncılığa büyük bir açılım getirdiğini
görüyoruz. Günlük gazetelerin internet sayfaları gün içerisindeki
güncellemelerle daha sık bakılır oluyor, ayrı internet gazeteleri basın
dünyasındaki yerini pekiştiriyor, kendi okurlarını oluşturuyor. Mimarlık
yayıncılığı da doğal olarak benzer süreçlerden etkileniyor.
2008’de Avrupa’da
yapılan bir araştırmada en çok internet kullanan mimarın Türkiye’de olduğu
ileri sürülüyordu, doğru olabileceğini düşünüyorum. Şu anda mimarlık ortamında
pek çok internet yayını, onun yanı sıra değişik kurumların internet siteleri
var. İnternet ortamında haberlerin çok sık güncellenebilme olanağı önemli bir
fırsat veriyor. Dergilerin bu güncelliği farklı bir şekilde aktarması gerektiği
açık. Derginin internet yayıncılığından farklı avantajlarını öne çıkaracak bir
yayın politikası izlemesi; internetteki hız avantajına karşılık basılı
yayınlarda içeriğin ve görsel malzemelerin gerçekten doyurucu olması ve
seçilmişlik duygusu uyandırması gerekiyor. Mimarlık dergisi olarak da
böyle bir tercihimizin olması doğal; basılı ortam ile dijital olanakların
birbirini beslemesi, birbirini desteklemesi, bir tür görev bölüşümü içerisinde
kendi alanlarında hayatiyetlerini sürdürmeleri önemli.
Dijital yayıncılığın
basılı yayıncılığı bitireceği kehanetine katılmadığımı, kâğıt ve mürekkep
kokusunu daha uzun süre duyacağımızı söyleyebilirim. Sinema çıktığında
tiyatronun biteceği, televizyon çıktığında ise her ikisinin de öleceği
söylendi. Her biri kendi alanında birbirinden beslenerek, birbirinden
öğrenerek, yararlanarak, gelişerek yaşamaya devam ediyor. Oysa video gösterim
cihazı gibi bazı yenilikler tarih oldu. Bugün ne yöne doğru gelişeceğini
kestiremediğimiz bir teknik ilerleme sürecinin içerisindeyiz; gelişmeleri takip
etmek, hayatımıza katmak, irdelemek önemli.
Mimarlık dergisinin ve Mimarlar Odası’ndaki diğer
yayınların web sayfalarının olması, yayınlananların orada kolaylıkla
bulunabilmeleri elbette önemli bir kazanım. Bu birikimin de yardımıyla Mimarlar
Odası’nın internet alanında daha aktif bir çalışma yürütmesi gerektiğini
düşünüyorum. İnternet ortamındaki haber akışının sağlanabilmesi, gelen bilgi
yığılmasının bir editörlük hizmetinden geçirilerek meslektaşlarımızla
paylaşılması, bu ortamın da basılı yayın özeniyle hazırlanması gerekiyor.
Basılı yayın ortamıyla, internet yayıncılığının böylesi bir görev bölüşümü
içerisinde bütünleştirilmesinin Mimarlık dergisinin alanını daha net
belirginleştireceğine inanıyorum.
Mimarlık dergisinde gerçekleştiremediğimizi
düşündüğüm bir diğer eksiklik de yabancı dilde yayın yapılabilmesinin
sağlanamamasıdır. Hiç olmazsa yılda bir sayının seçilmiş metinlerden İngilizce
olarak yayımlanmasını önemsiyorduk. Küreselleşen ve giderek küçülen dünyada
meslektaşlarımızın performanslarının uluslararası ortamlarda bilinir
kılınmasını; mesleğimiz ve küreselleşmenin mimarlık kültürüne etkilerine
yönelik düşünceleri yansıtan yazıların uluslararası meslek ortamına
aktarılabilmesini sağlamayı hedefliyorduk. Önümüzdeki dönemlerde görev alacak
yayın kurullarının bunu hayata geçirebilmesini diliyorum.
* * *
Mimarlık dergisi bugün 50 yaşının olgunluğuyla
geleceğe hazırlanıyor. Bu birikime yazılarıyla katkı yapan, bu birikimin
oluşmasını sağlayan değerli meslektaşlarımıza, yazarlarımıza teşekkür ediyorum.
Mimarlık Dergisi Yayın Kurulu’nda birlikte
olduğumuz meslektaşlarımla çok verimli toplantılar geçirdik, elbette toplantı
saatleri dışında da çok hoş sohbetler ettik, dostluklar edindik. Bunun benim
için büyük bir kazanç olduğunu belirtmek isterim, kendileriyle birlikte
olmaktan büyük mutluluk duydum. Yakında kaybettiğimiz en kıdemli yayın kurulu
üyemiz, değerli hocamız Gürhan Tümer’i de bu vesileyle saygıyla, sevgiyle anmak
isterim.
Mimarlık yayıncılığını,
daha doğrusu yayıncılığı yakından bilmeyenlere bir derginin yayımlanması kolay
gelebilir, çabalar hafife alınabilir. Bazı meslektaşlarımızın mimarlık
yayınının sadece yazı yazarak ya da birkaç görsel vererek çıkabileceğini
düşündüklerini, zaman zaman bunu dile getirdiklerini de görüyorum. Mimarlık
yayıncılığı çok zahmetli bir iştir, yıllardır yayın mutfağında bulunan birisi
olarak bunu özellikle belirtmek istiyorum. Yayına emeği geçen bütün çalışma
arkadaşlarıma, birlikte ürettiğimiz yayınların heyecanını, gerilimini ve
mutluluğunu paylaştığımız tüm ekibe içten teşekkür ediyorum.
1 Ekim 2013 / Etiket:
Mimarlık Yayıncılığı
Mimarlık Dergisi’nin 50.
yılı vesilesiyle dergiye emeği geçenlerden yazılar alınmış, 2013 yılındaki
bütün sayılarda bu yazılar peyderpey yayınlanmıştı. 2004 yılından itibaren
derginin yayın kurulu üyesi olarak ve Temmuz 2006 - Şubat 2011 arasında derginin
sahibi olarak genel bir değerlendirme yazısı yazmam istendi. Bu yazı Mimarlık dergisinin
374 (Kasım-Aralık 2013) sayısında yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder