14 Temmuz 2014 Pazartesi

Çocuk ve Mimarlık

Sokağı Hayatlandıralım.
(Simla Sunay'ın Büyük Umut; Çocuk ve Mimarlık
başlıklı yazısından)
Dergimizin bu sayısında Çocuk ve Mimarlık temasını ele almayı ve değişik yönleriyle irdelemeyi, bu alanda çalışma yürüten meslektaşlarımızın çalışmalarını aktarmayı, farklı bakış açılarını görme şansını yaratabilmeyi, çocuk, kent ve mimarlık kültürü merkezli çalışmaların deneyimlerinin paylaşılmasını hedefledik; umarım yararlı olabilmişizdir.  

Bir kentin gerçek sahibi; o kentte yaşayan, kentle bütünleşen ve kendisini kente ait hisseden kişilerdir. Kentlilik bilinci, kentte yaşayanların kentle bütünleşmesi, kendini kente ait hissetmesi ve dolayısıyla yaşadığı kente karşı sorumluluk duymasıdır. Kentlilik bilinci, kentsel yaşamı ve kentsel yaşam kalitesini savunmayı ve sahiplenmeyi gerektirir. Peki, kentlilik bilinci, kente karşı duyarlılık nasıl geliştirilecektir?

Bu noktada çocuk ve mimarlık çalışmalarının önemi gündeme gelmektedir. Bu çalışmalarla mimarlık alanından çocuk eğitimine katkı yapmak, çocuğu ve mimarlığı yaratıcılık üzerinden birbirine bağlamak hedeflenmektedir. Herkesin mimar veya planlamacı olmayacağını, ancak doğal olarak mimarlık hizmetlerinin kullanıcısı ve/veya işvereni olacağını, bir kentte yaşayacağını, kentli olacağını düşünmeliyiz. Duyarlı, düşünebilen ve sorgulayabilen, çevrelerine ilişkin izlenim ve özlemlerini özgürce ifade edebilen; kentleşme, yapılı çevre üzerine gözlemler yapabilen gençlerin çoğalması ne güzel bir şey.

Çocukların okullarına yalnız başına ve yürüyerek gidebilmeleri, kenti yayalar için çekici kılmayı ön plana alan, araç kullanmayı ise zorlaştıran bir planlama yaklaşımının hâkim olması, kentlerin genelinde duyumsanabilen rahatlatıcı ortamın en önemli nedeni olmaktadır. “Yürünülebilir kentler” ve “çocuk dostu kentler” tanımlamaları artık kentleşme terminolojisine girmiştir. Ne yazık ki kentlerimizin özellikle çocuklar için giderek daha sorunlu hale geldiğini, çocukların dış mekânlardan yararlanma olanaklarının azaldığını, giderek kapalı alanlara, evlerin içine doğru çekildiklerini ve bunun da çocukların sosyalleşmesi yönünde olumsuz bir etki bıraktığını görmek zorundayız.

Sokağın yaşanabilir sosyal bir mekân olarak kaybı, kentte güvensizliğin artması ve kentsel bozulmayı da beraberinde getirmektedir; oysa sokağın sosyal bir arena olarak algılanması gerektiğini; çocukların sokağını ve yaşam çevresini doya doya yaşaması gerektiğini düşünüyoruz.

Kent içinde, kentle bütünleşmiş, yeterli güven ortamı sağlanmış, çocukların rahatça oyun oynayabilecekleri ortamların sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Çocukların yeni bir şeyler öğrenmelerine olanak tanıyacak, sosyalleşmelerini sağlayacak yeni oyun alanlarının tasarlanması, bu alanların kent planlamasının vazgeçilmez bir öğesi olarak yer alması gerektiğini düşünüyoruz.

Sadece çocuklarla doğrudan ilgili bazı mekânların değil, tüm kentin herkesin erişebilirliğine yönelik olarak tasarlanması gerektiğini; ama özellikle kültür ve eğitim mekânlarının, parkların çocukların ebeveynleriyle birlikte rahatça gidebilecekleri yerler olarak tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Çocuk oyun alanlarının ve oyun alanı donatılarının birbirinin kopyası olarak üretilmeleri yerine özgün tasarımların teşvik edilmesi gerektiğini; mimarların, endüstri tasarımcılarının bu alana da eğilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Çocuklarımızın yaşadığı kentlerin tarihî ve doğal varlıklarına sahip çıkabilmesinin, ancak onları yakından tanımakla mümkün olabileceğini; eğitimlerinin bir parçası olarak kentlerini, yaşam çevrelerini tanımalarına olanak sağlayacak programların ve teknik gezilerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Çocukluğun doğasındaki yaratıcılığın ortaya çıkmasını sağlayacak, çocuğun yaşam çevresine yönelik önerilerini aktarabilecek olanakların sunulmasını; bu heyecanın kentlerimizin tasarımına yansıyabileceğini, bunun geleceğimiz için bir umut olduğunu düşünüyoruz.

Bu düşüncelerimizin gerçekleştiği yaşam çevrelerimizi, geleceğimizi çocuklarımız için, çocuklarımızla birlikte kuracağız…

Güney Mimarlık dergisinin 16. sayısında (Ağustos 2014) yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder