Mimarlar Odası’nın 60.
yılında ileriye dönük perspektiflerimizi, beklentilerimizi aktarmaya
çalışacağım bu değerlendirmeyi yaparken, Oda’nın 70. yılında bunları
okuyanların (umarım içlerinde oluruz) öngörülerimizin gerçekçi olup olmadığını
irdeleyecekleri düşüncesi doğrusu bir gerginlik oluşturuyor. Gündem çok hızlı
değişebiliyor; bugün dile getirilenlerin aşılabileceğini, genç
meslektaşlarımızın bizlerden daha iyi kullandıkları yeni iletişim olanaklarıyla
fark yaratacaklarını, bugünkünden daha etkin bir sosyal sorumluluk duygusuyla
hareket edeceklerini görüyorum.
Öncelikle ülkemizin
siyasi ortamına ilişkin bir dileğimi aktarayım; 2024 yılında siyasetin hepimizi
sarmalayan o karamsar ortamının dağılacağını umut ediyorum. Ülkemizin yakın
tarihi benzer karanlık zamanların yaşanabildiğini, ancak her zaman demokrasi
güçlerinin göstereceği duyarlılığın, antidemokratik uygulamalara karşı oluşturulacak
direncin ve halkımızın sağduyusunun böylesi dönemlerin aşılmasını sağladığını
göstermiştir.
Bugün Oda’nın
enerjisinin önemli bir kısmının meslek örgütlenmelerine yönelik siyasi saldırılara
ve kentlerimizdeki yoğun rant baskısına karşı gösterilen dirence ayrılmak
zorunda olduğu bir gerçek. Meslek örgütlenmemizin kurumlaşmasının geliştirilmesi
yönünde yapılması düşünülenler, muhtemeldir ki her şeye rağmen
yapılabilecektir. Bu verili ortamdan hareketle ve bu gerilimin farkında olarak
70. yılda kurumlaşmanın geldiği (gelmesi gerektiği) seviyeyi, bu kurumlaşmanın
enstrümanlarını aktarmaya çalışayım.
Odamızın “mimarlık mesleğini yapma biçimiyle” nasıl ilişkileneceği sorusuna cevabımız öncelik kazanıyor. Küreselleşmenin artan etkisine bağlı olarak, küresel hizmet ticareti ve bunun mesleğimize yansımalarının Oda gündeminde daha çok yer alacağını düşünebiliriz. Bu konu çerçevesinde nasıl bir yol izleneceği, ne gibi yapısal tedbirlerle bunlara cevap verileceği süreç içerisinde yoğun bir şekilde tartışılacaktır. Yabancı mimarların ülkemizdeki mimarlık hizmetlerinin yoğunlaşması, bunun hukuksal düzenlemelerinin yapılması yönünde eksikliklerin giderilmesi de gerekecektir. Yasal zorunluluğu aşmak için imzacılık yapılması değil, ortak çalışmanın teşvik edildiği bir iş ortamının sağlanması, bunu hedefleyen bir yaklaşımın özendirilmesi Oda gündeminde olacaktır.
Türkiye 2024 yılında hâlâ bir “küçük bürolar cenneti” (veya cehennemi) olarak kalacak mıdır? Küresel hizmet ticaretinin arttığı bir dünyada bürolarımızın nasıl evrileceğini görmemiz lazım. Büroların akreditasyonu kapsamında düzenlemelerin yapılabileceğinin konuşulduğu bugünden ileriye dönük olarak ne gibi adımların atılabileceğini kestirmek oldukça güç.
Odamızın “mimarlık mesleğini yapma biçimiyle” nasıl ilişkileneceği sorusuna cevabımız öncelik kazanıyor. Küreselleşmenin artan etkisine bağlı olarak, küresel hizmet ticareti ve bunun mesleğimize yansımalarının Oda gündeminde daha çok yer alacağını düşünebiliriz. Bu konu çerçevesinde nasıl bir yol izleneceği, ne gibi yapısal tedbirlerle bunlara cevap verileceği süreç içerisinde yoğun bir şekilde tartışılacaktır. Yabancı mimarların ülkemizdeki mimarlık hizmetlerinin yoğunlaşması, bunun hukuksal düzenlemelerinin yapılması yönünde eksikliklerin giderilmesi de gerekecektir. Yasal zorunluluğu aşmak için imzacılık yapılması değil, ortak çalışmanın teşvik edildiği bir iş ortamının sağlanması, bunu hedefleyen bir yaklaşımın özendirilmesi Oda gündeminde olacaktır.
Türkiye 2024 yılında hâlâ bir “küçük bürolar cenneti” (veya cehennemi) olarak kalacak mıdır? Küresel hizmet ticaretinin arttığı bir dünyada bürolarımızın nasıl evrileceğini görmemiz lazım. Büroların akreditasyonu kapsamında düzenlemelerin yapılabileceğinin konuşulduğu bugünden ileriye dönük olarak ne gibi adımların atılabileceğini kestirmek oldukça güç.
Bugün Mimarlar
Odasının 44.918 üyesi var (14 Ekim 2014 itibarıyla). 2013 yılında üye olanların
sayısı 2.179. YÖK’ün son kararlarıyla bu sene öğrenci kontenjanı 5.511’e ulaştı;
yani Mimarlar Odası’nın üye sayısı 70. yılında 60.000’i aşabilir. Mimar sayısının
fazlalığından yakınmak ya da endişeye kapılmak yanlış bir izlenim olur. Nüfusumuza,
kentleşme oranımıza, yapı üretim hacmimize bakınca daha fazla mimara ihtiyaç
duyulabileceği söylenebilir, ama ne yazık ki mevcut mimar birikiminin bile
yeterince değerlendirilmediğini, kamu kesiminde ciddi bir teknik eleman
erozyonu olduğunu görüyoruz. 2024 yılı için yaptığımız iyimser yorumlara burada
bir ek yapabiliriz: Kamu kesimindeki
mimar istihdamının artacağını, mimar istihdam etmeyen belediye kalmayacağını
umut edelim.
Mimarlar Odası’nın bugün
26 şubesi, 85 kentte temsilciliği ve 49 kentte de Mimarlar Odası temsilcisi var.
Artan üye sayısına bağlı olarak temsilcilik ve şube sayısının artacağını
bekleyebiliriz. Elbette bu hızlı yapılaşmaya, artan gündeme cevap verebilecek bir
Genel Merkez yapılanmasının da süreç içerisinde berkitilmesi, geliştirilmesi
gerekiyor. 1954 yapılanması çerçevesinde oluşturulan 7 kişilik bir merkez
yönetiminin ve sınırlı bir Genel Merkez kadrosunun üstesinden gelemeyeceği
çeşitlilikte ve yoğunlukta bir iş hacminin Oda’nın gündemine yığılması
kaçınılmaz.
Oda’da bir süreden
beri yeni yapılanmalar farklı örgütlenme enstrümanları gündemde. Sürekli
Mesleki Gelişim Merkezi, Mimarlık Akreditasyon Kurulu, Mesleğe Kabul ve Kayıt
Kurulu, Mimarlık Araştırmaları Merkezi, Staj ve Meslek Pratiği Eşgüdüm Kurulu gibi
çalışmalarını sürdüren, oluşturulması düşünülen ve kendi alanlarıyla ilgili
farklı kesimlerden katkılarla zenginleşebilen bu yapılanmaları geliştirmemiz
gerektiğini düşünüyorum. 70. yılımızda bu yapılanmaların oluşum süreçlerini
tamamlayacağını, meslek ortamımıza yapabilecekleri katkıların daha görünür olacağını
öngörmek yanıltıcı olmayacaktır.
Önümüzdeki on yıl
içerisinde Türkiye’de demokrasi kültürünün bugünkünden daha iyiye doğru
evrileceğini umut ederek iyi dileklerimize bir yenisini daha ekleyelim. Elbette
bu iyimser havanın Mimarlar Odası’nda da yansımaları olacaktır. Sadece genel
kurullar sürecinde değil, daha geniş bir süre içerisinde katkının ve katılımın
alınabileceği ortamların yaratılması, geliştirilmesi mümkün olabilir diye
düşünüyorum. 2024 yılı içerisinde gerçekleşecek genel kurulumuzun bugünkünden
daha verimli geçebilecek bir düzenlemeye kavuşmasını diliyorum.
Hizmet alanları
farklılaşan ve çeşitlenen mimarlara yönelik Oda içi örgütlenme kanallarının
açılması ve/veya var olanların iyileştirilmesi, geliştirilmesi mümkün. Farklı
alanlarda çalışan meslektaşlarımızın Oda yönetmelikleriyle ilgili, kendi meslek
hukuklarıyla ilgili gündeme getirmek istedikleri sorunlar var ve bunların ele
alındığı platformların yaratılması gerekiyor.
Önümüzdeki süreçte
gündemimize gelmesi beklenen başlıca konulardan öncelikle mimarlık meslek
hukukumuzun geliştirilmesi yönündeki çalışmaları dile getirebiliriz. Üye
hukukumuzun geliştirilmesi, mimari fikrî haklar alanında yapılacak çalışmalar
önemli gündem maddemiz olmaya devam edecek. Farklılaşan mimarlık hizmetleri
karşısında üye haklarının daha etkin bir şekilde korunması önemli; disiplinler
arası yetki kavgasının süreceğini öngörebiliriz. Yurtdışında çalışan
meslektaşlarımıza yönelik mevcut Oda mevzuatımızın da geliştirilmesi gerekiyor.
2024’de AB ile
ilişkilerimizin nasıl bir seyir izleyeceğini kestirmek pek mümkün görünmüyor. Avrupa
Birliği sürecindeki meslek uygulamaları kapsamında geliştirilen “Mesleki
yeterliliklerin belirlenmesi ve karşılıklı tanınması” başlıklı uyum yasasının önümüzdeki
yıllar içerisinde tekrar gündeme gelmesi beklenebilir.
Türkiye’de dört
yıllık eğitimle yetkinin alınması ve ömür boyu bu yetkinin kullanılması üzerine
kurgulanmış bir meslek ortamının yanlış olduğunu söylüyoruz. Herkesin her işi
yapabildiği amorf bir meslek ortamı yerine belli eğitimleri, belli birikimleri
sağlamış olan insanların ancak o işi yapabilecekleri, sertifikalı bir takım iş
düzenlerinin oluşturulmasını, yeterlilikleri daha iyi tarif edebilen bir
sistemin yerleşmesini hedeflemeliyiz.
Son olarak çok önem
verdiğim bir konuya, “toplum ve mimarlık” alanındaki çalışmaların geleceğine
ilişkin beklentilerime yer vermek istiyorum.
Mimarlığın kültürün
bir ifadesi olduğunu daha sık hatırlamalı ve hem meslektaşlarımıza, hem de
topluma hatırlatmalıyız. Mimarlığın toplumsal sorumluluğu bağlamında, günümüz
dünyasında toplumun yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik oluşturduğumuz Türkiye
Mimarlık Politikası çalışmalarının önümüzdeki süreç içerisinde tartışılmasının
daha da önem kazandığını vurgulamak isterim. Toplumla birlikte mimarlığı
tartışabilmeli, topluma yönelik çok yönlü mimarlık yayınları üretebilmeliyiz. Kentsel
dönüşüm adı altında kentlerimizde hızlı bir yıkımın olduğu bu günlerde ileriye
dönük olarak iyimser beklentilerin dile getirilmesi oldukça güç de olsa kentlerimizin
yaşam kalitesini yükseltecek, kentlilerin iyiyi güzeli doğruyu arayan, yanlış
ayıplı hizmeti reddeden duyarlı tavrını geliştireceklerini, yaşam alanlarının
kötüye giden döngüsüne tepki gösterebileceklerini umut ediyorum.
Oda’nın 70. yılına
yönelik olarak yapılabilecekleri, yapılması gerekenleri, beklentilerimi, endişelerimi,
öngörülerimi, umutlarımı dile getirmeye çalıştım. 60 yıllık performansına
baktığımızda Mimarlar Odası’nın kendisini sorgulama, eleştirme, öz
değerlendirme duygusunun oldukça yüksek olduğunu, süreç içerisinde kendini
yenileme potansiyelini hayata geçirebildiğini, zor dönemlerde inanılmaz
atılımlar yapabildiğini, böylesi bir güce sahip olduğunu görüyoruz. Eminim on
yıl sonra da değerlendirme yapacak olanlar benzer duygularla yapılanları
değerlendireceklerdir.
15 Ekim
2014 / Etiket: Meslek Örgütlenmesi
Mimarlar
Odası’nın 60. kuruluş yılı nedeniyle Türkiye’deki meslek örgütlenmesinin durumu
ve gelecek perspektifi üzerine Mimarlık dergisi bazı meslektaşlarımızın
görüşlerini alarak bir yazı demeti hazırlandı. Bu kapsamda hazırladığım ve
Oda’nın gelecek 10 yıl içerisinde gündemine gireceğini düşündüğüm konuları
işlediğim bu yazı Mimarlık dergisinin 380. sayısında (Kasım-Aralık 2014)
yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder