15 Ekim 2014 Çarşamba

70. Yıla Doğru Beklentilerimiz


Mimarlar Odası’nın 60. yılında ileriye dönük perspektiflerimizi, beklentilerimizi aktarmaya çalışacağım bu değerlendirmeyi yaparken, Oda’nın 70. yılında bunları okuyanların (umarım içlerinde oluruz) öngörülerimizin gerçekçi olup olmadığını irdeleyecekleri düşüncesi doğrusu bir gerginlik oluşturuyor. Gündem çok hızlı değişebiliyor; bugün dile getirilenlerin aşılabileceğini, genç meslektaşlarımızın bizlerden daha iyi kullandıkları yeni iletişim olanaklarıyla fark yaratacaklarını, bugünkünden daha etkin bir sosyal sorumluluk duygusuyla hareket edeceklerini görüyorum.   
Öncelikle ülkemizin siyasi ortamına ilişkin bir dileğimi aktarayım; 2024 yılında siyasetin hepimizi sarmalayan o karamsar ortamının dağılacağını umut ediyorum. Ülkemizin yakın tarihi benzer karanlık zamanların yaşanabildiğini, ancak her zaman demokrasi güçlerinin göstereceği duyarlılığın, antidemokratik uygulamalara karşı oluşturulacak direncin ve halkımızın sağduyusunun böylesi dönemlerin aşılmasını sağladığını göstermiştir.  

Bugün Oda’nın enerjisinin önemli bir kısmının meslek örgütlenmelerine yönelik siyasi saldırılara ve kentlerimizdeki yoğun rant baskısına karşı gösterilen dirence ayrılmak zorunda olduğu bir gerçek. Meslek örgütlenmemizin kurumlaşmasının geliştirilmesi yönünde yapılması düşünülenler, muhtemeldir ki her şeye rağmen yapılabilecektir. Bu verili ortamdan hareketle ve bu gerilimin farkında olarak 70. yılda kurumlaşmanın geldiği (gelmesi gerektiği) seviyeyi, bu kurumlaşmanın enstrümanlarını aktarmaya çalışayım.

Odamızın “mimarlık mesleğini yapma biçimiyle” nasıl ilişkileneceği sorusuna cevabımız öncelik kazanıyor. Küreselleşmenin artan etkisine bağlı olarak, küresel hizmet ticareti ve bunun mesleğimize yansımalarının Oda gündeminde daha çok yer alacağını düşünebiliriz. Bu konu çerçevesinde nasıl bir yol izleneceği, ne gibi yapısal tedbirlerle bunlara cevap verileceği süreç içerisinde yoğun bir şekilde tartışılacaktır. Yabancı mimarların ülkemizdeki mimarlık hizmetlerinin yoğunlaşması, bunun hukuksal düzenlemelerinin yapılması yönünde eksikliklerin giderilmesi de gerekecektir. Yasal zorunluluğu aşmak için imzacılık yapılması değil, ortak çalışmanın teşvik edildiği bir iş ortamının sağlanması, bunu hedefleyen bir yaklaşımın özendirilmesi Oda gündeminde olacaktır.

Türkiye 2024 yılında hâlâ bir “küçük bürolar cenneti” (veya cehennemi) olarak kalacak mıdır? Küresel hizmet ticaretinin arttığı bir dünyada bürolarımızın nasıl evrileceğini görmemiz lazım. Büroların akreditasyonu kapsamında düzenlemelerin yapılabileceğinin konuşulduğu bugünden ileriye dönük olarak ne gibi adımların atılabileceğini kestirmek oldukça güç.
Bugün Mimarlar Odasının 44.918 üyesi var (14 Ekim 2014 itibarıyla). 2013 yılında üye olanların sayısı 2.179. YÖK’ün son kararlarıyla bu sene öğrenci kontenjanı 5.511’e ulaştı; yani Mimarlar Odası’nın üye sayısı 70. yılında 60.000’i aşabilir. Mimar sayısının fazlalığından yakınmak ya da endişeye kapılmak yanlış bir izlenim olur. Nüfusumuza, kentleşme oranımıza, yapı üretim hacmimize bakınca daha fazla mimara ihtiyaç duyulabileceği söylenebilir, ama ne yazık ki mevcut mimar birikiminin bile yeterince değerlendirilmediğini, kamu kesiminde ciddi bir teknik eleman erozyonu olduğunu görüyoruz. 2024 yılı için yaptığımız iyimser yorumlara burada bir ek yapabiliriz:  Kamu kesimindeki mimar istihdamının artacağını, mimar istihdam etmeyen belediye kalmayacağını umut edelim.
Mimarlar Odası’nın bugün 26 şubesi, 85 kentte temsilciliği ve 49 kentte de Mimarlar Odası temsilcisi var. Artan üye sayısına bağlı olarak temsilcilik ve şube sayısının artacağını bekleyebiliriz. Elbette bu hızlı yapılaşmaya, artan gündeme cevap verebilecek bir Genel Merkez yapılanmasının da süreç içerisinde berkitilmesi, geliştirilmesi gerekiyor. 1954 yapılanması çerçevesinde oluşturulan 7 kişilik bir merkez yönetiminin ve sınırlı bir Genel Merkez kadrosunun üstesinden gelemeyeceği çeşitlilikte ve yoğunlukta bir iş hacminin Oda’nın gündemine yığılması kaçınılmaz.
Oda’da bir süreden beri yeni yapılanmalar farklı örgütlenme enstrümanları gündemde. Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi, Mimarlık Akreditasyon Kurulu, Mesleğe Kabul ve Kayıt Kurulu, Mimarlık Araştırmaları Merkezi, Staj ve Meslek Pratiği Eşgüdüm Kurulu gibi çalışmalarını sürdüren, oluşturulması düşünülen ve kendi alanlarıyla ilgili farklı kesimlerden katkılarla zenginleşebilen bu yapılanmaları geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. 70. yılımızda bu yapılanmaların oluşum süreçlerini tamamlayacağını, meslek ortamımıza yapabilecekleri katkıların daha görünür olacağını öngörmek yanıltıcı olmayacaktır.  
Önümüzdeki on yıl içerisinde Türkiye’de demokrasi kültürünün bugünkünden daha iyiye doğru evrileceğini umut ederek iyi dileklerimize bir yenisini daha ekleyelim. Elbette bu iyimser havanın Mimarlar Odası’nda da yansımaları olacaktır. Sadece genel kurullar sürecinde değil, daha geniş bir süre içerisinde katkının ve katılımın alınabileceği ortamların yaratılması, geliştirilmesi mümkün olabilir diye düşünüyorum. 2024 yılı içerisinde gerçekleşecek genel kurulumuzun bugünkünden daha verimli geçebilecek bir düzenlemeye kavuşmasını diliyorum.   
Hizmet alanları farklılaşan ve çeşitlenen mimarlara yönelik Oda içi örgütlenme kanallarının açılması ve/veya var olanların iyileştirilmesi, geliştirilmesi mümkün. Farklı alanlarda çalışan meslektaşlarımızın Oda yönetmelikleriyle ilgili, kendi meslek hukuklarıyla ilgili gündeme getirmek istedikleri sorunlar var ve bunların ele alındığı platformların yaratılması gerekiyor.
Önümüzdeki süreçte gündemimize gelmesi beklenen başlıca konulardan öncelikle mimarlık meslek hukukumuzun geliştirilmesi yönündeki çalışmaları dile getirebiliriz. Üye hukukumuzun geliştirilmesi, mimari fikrî haklar alanında yapılacak çalışmalar önemli gündem maddemiz olmaya devam edecek. Farklılaşan mimarlık hizmetleri karşısında üye haklarının daha etkin bir şekilde korunması önemli; disiplinler arası yetki kavgasının süreceğini öngörebiliriz. Yurtdışında çalışan meslektaşlarımıza yönelik mevcut Oda mevzuatımızın da geliştirilmesi gerekiyor.
2024’de AB ile ilişkilerimizin nasıl bir seyir izleyeceğini kestirmek pek mümkün görünmüyor. Avrupa Birliği sürecindeki meslek uygulamaları kapsamında geliştirilen “Mesleki yeterliliklerin belirlenmesi ve karşılıklı tanınması” başlıklı uyum yasasının önümüzdeki yıllar içerisinde tekrar gündeme gelmesi beklenebilir.
Türkiye’de dört yıllık eğitimle yetkinin alınması ve ömür boyu bu yetkinin kullanılması üzerine kurgulanmış bir meslek ortamının yanlış olduğunu söylüyoruz. Herkesin her işi yapabildiği amorf bir meslek ortamı yerine belli eğitimleri, belli birikimleri sağlamış olan insanların ancak o işi yapabilecekleri, sertifikalı bir takım iş düzenlerinin oluşturulmasını, yeterlilikleri daha iyi tarif edebilen bir sistemin yerleşmesini hedeflemeliyiz.
Son olarak çok önem verdiğim bir konuya, “toplum ve mimarlık” alanındaki çalışmaların geleceğine ilişkin beklentilerime yer vermek istiyorum.
Mimarlığın kültürün bir ifadesi olduğunu daha sık hatırlamalı ve hem meslektaşlarımıza, hem de topluma hatırlatmalıyız. Mimarlığın toplumsal sorumluluğu bağlamında, günümüz dünyasında toplumun yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik oluşturduğumuz Türkiye Mimarlık Politikası çalışmalarının önümüzdeki süreç içerisinde tartışılmasının daha da önem kazandığını vurgulamak isterim. Toplumla birlikte mimarlığı tartışabilmeli, topluma yönelik çok yönlü mimarlık yayınları üretebilmeliyiz. Kentsel dönüşüm adı altında kentlerimizde hızlı bir yıkımın olduğu bu günlerde ileriye dönük olarak iyimser beklentilerin dile getirilmesi oldukça güç de olsa kentlerimizin yaşam kalitesini yükseltecek, kentlilerin iyiyi güzeli doğruyu arayan, yanlış ayıplı hizmeti reddeden duyarlı tavrını geliştireceklerini, yaşam alanlarının kötüye giden döngüsüne tepki gösterebileceklerini umut ediyorum.
Oda’nın 70. yılına yönelik olarak yapılabilecekleri, yapılması gerekenleri, beklentilerimi, endişelerimi, öngörülerimi, umutlarımı dile getirmeye çalıştım. 60 yıllık performansına baktığımızda Mimarlar Odası’nın kendisini sorgulama, eleştirme, öz değerlendirme duygusunun oldukça yüksek olduğunu, süreç içerisinde kendini yenileme potansiyelini hayata geçirebildiğini, zor dönemlerde inanılmaz atılımlar yapabildiğini, böylesi bir güce sahip olduğunu görüyoruz. Eminim on yıl sonra da değerlendirme yapacak olanlar benzer duygularla yapılanları değerlendireceklerdir.
15 Ekim 2014 / Etiket: Meslek Örgütlenmesi
Mimarlar Odası’nın 60. kuruluş yılı nedeniyle Türkiye’deki meslek örgütlenmesinin durumu ve gelecek perspektifi üzerine Mimarlık dergisi bazı meslektaşlarımızın görüşlerini alarak bir yazı demeti hazırlandı. Bu kapsamda hazırladığım ve Oda’nın gelecek 10 yıl içerisinde gündemine gireceğini düşündüğüm konuları işlediğim bu yazı Mimarlık dergisinin 380. sayısında (Kasım-Aralık 2014) yayınlandı.

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder