![]() |
Forum'da Ruşen Keleş ve Bülend Tuna. |
Bu denli önemli bir etkinliği
düzenleyen İstanbul Büyükkent Şubesi’ne, özellikle de EKA MBÇK (Eğitim ve Kültür
Araştırma Mesleki Bilimsel Çalışma Kurulu) çalışmalarına katkı verenleri
içtenlikle kutluyorum. Bu etkinliğin canlı yayın bağlantıları sağlanarak yaygın
bir şekilde izlenebilirliğinin artırılması da ayrı bir takdiri hak ediyor. Bu
olanağın Oda’nın farklı etkinliklerinde uygulandığını görüyoruz. Kent
mücadeleleri konusunda dikkatlerin Oda’nın üzerinde olduğu bir dönemde bunun
yaygın bir iletişim olanağı sağladığını söyleyebiliriz.
Seminerin oldukça zengin içerikli
bir programı vardı ve bu seyirci ilgisinin de yoğun olmasına yol açmıştı; seminerle
ilgili ilk tespitimiz olarak bu katılım istekliliği belirtilebilir. Mimarlar
Odası’nın özellikle son yıllarda kent yağmasına karşı mücadele eden kişi ve
kuruluşlarla birlikteki aktif mücadelesi, doğal olarak konuya duyarlı kamuoyunun
dikkatlerini üzerine çekiyor. İçinde bulunduğumuz bu karabasan ortamından çıkış
yollarının arandığı, farklı ve yeni bir şeylerin dile getirildiği ortamların
bir başka önemi de burada ortaya çıkıyor. 69’daki seminerde dile getirilen,
tartışılan konular, katılımcıların bu tartışmalarda dile getirdikleri savların,
ileri sürdükleri görüşlerin, düşüncelerin sonraki yıllarda Oda söyleminin
zenginleşmesine önemli katkıları olduğu bir gerçek. 2015 Semineri’nin de bu
yöndeki arayışlara katkısı olacağını, Oda söylemini besleyeceğini
düşünebiliriz.
69 Semineri programında yer alan siyaset,
ekonomi, planlama, sosyoloji, eğitim gibi konuların yanı sıra 2015 Semineri
programında doğal olarak çevre, bilişim gibi yeni oturum başlıklarına da yer verilmişti.
Bu çok yönlü kavrama istekliliği de 3 gün boyunca günde 10 saat kadar süren
oldukça yorucu bir yoğunluğa yol açmıştı. Bu yoğunluk içerisinde seminer
katılımcılarının tartışmalara yeterince yer ayrılmadığı yönündeki serzenişleri
haklı görülebilir. Seminer ele aldığı konuların güncel boyutlarıyla vurgulanmasını,
farklı yönlerin sergilenmesine olanak veren bir tartışma yürütülmesini
sağlamış, ancak bazı değinilmeyen ve/veya yeterince ele alınmayan konuların
benzer irdelenmelere gereksinimini de hissettirmişti. Bu da başta semineri
düzenleyen EKA MBÇK’ya ve Oda’nın diğer organlarına seminerin bıraktığı yerden
farklı ağırlıklarla, belki farklı bileşenlerin katkılarını da içerecek şekilde,
konular üzerinde yeterince tartışılabilecek sürelerin sağlanabildiği ortamların
oluşturulması görevini veriyor. Bizlere düşen de tartışmaların yükünü
hazmedebilmek, yeni yaklaşımları, farklı görüşleri sakin bir şekilde düşünmek, seminerin
zihnimizdeki tortusunu hissetmektir.
Seminerde mimarlık eğitimi ile
ilgili bildiri sunma görevi bana verildi; 9. oturumda “Türkiye Mimarlık Eğitimi
Politikası Arayışları” başlığıyla bir sunuş gerçekleştirdim. Doğan Hasol’un
moderatörlüğünde, Neslihan Dostoğlu, Boğaçhan Dündaralp ve Tonguç Akış’ın
tartışmacı olarak katıldığı oturumda dile getirilenleri burada aktarmayacağım, bunlar
diğerleri gibi Oda’nın internet sayfasında yer alıyor. Ancak oturum sürecindeki
tartışmalar ve mimarlık eğitimi konusunda başka ortamlarda da yapılan benzer
değerlendirmelerle ilgili birkaç söz söylemek isterim.
Mimarlık eğitimi ile ilgili
tartışmalara altlık olabilmesi için öncelikle yeterli bilgi aktarımının
sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle Oda’nın sicil kayıtlarından ve
mimarlık okullarıyla ilgili değişik ortamlardan derlediğim sayısal verileri paylaşıyorum.
Mimarlık okullarının sayısı ve öğrenci kontenjanlarının durumu elbette herkesi
irkiltiyor. Bu tablo içerisinde doğal olarak iyi niyetli arayışların, kimi
olumlu gelişmelerin aktarılmamış olması, niceliğin tek kriter olarak görülmemesi
gerektiği, niteliğin bu veri karşılaştırmalarının ötesinde bir anlamı da
olabileceğinin hatırlatılmasına yol açıyor. Ama ne yapalım ki niceliğin bu
denli kontrolsüz artışının her türlü nitelik arayışının üstünü örttüğü de bir
gerçek.
Mimarlık ve Eğitim Kurultaylarının
sekizincisini gerçekleştirmek üzereyiz, bu ortamlarda mimarlık ve mimarlık eğitiminin
ortak sorunları, birbiriyle bağlantılı olarak çok yönlü bir şekilde ele alındı,
irdelendi, raporlar hazırlandı. Ülkemizdeki siyasi iklimin bu çağrılara kulak
verecek bir duyarlılıktan hızla uzaklaşması elbette hazindir; ülkenin diğer
sorunları gibi eğitim, özellikle de mimarlık eğitimi konusu ciddi bir sorun
yumağı haline gelmiş durumdadır. İşte bu ortamda “Türkiye Mimarlık Eğitimi
Politikası” üzerinde çalışmak, beraberlik ve söylem birliği sağlamak önem
kazanıyor. Mimarlık ve mimarlık eğitimi ortamındaki kurum, kuruluş ve
oluşumların hem kendi içlerinde, hem de birbirleriyle doğal olarak farklı
görüşleri, yaklaşımları olabilir. Öncelikle kendi içlerinde, sonra da birlikte
bu hayati konunun hak ettiği titizlikle ele alınması, ortaklaşalığın aranması,
bulunması, bunun yapılabilirliğinin görülmesi gerekiyor.
“Mimarlık Semineri 2015” üzerine
kısa değerlendirme notlarını bu yöndeki bir çağrıyla bitirelim. Mimarlık eğitimiyle
ilgili güçlü bir sesin “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası”nın oluşturulması zamanı
gelmiştir; bu hem mesleğimize, hem de bugün mesleği tercih edecek gençlere,
yarının mimarlarına karşı bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
31 Mart 2015 / Etiket: Meslek Örgütlenmesi
Mimarlık Semineri 2015’in değerlendirmesi amacıyla
Mimarlık dergisi farklı katılımcılardan yazılar istedi. Bu kısa değerlendirme
yazısı Mimarlık dergisinin 383. (Mayıs-Haziran 2015) sayısında yer aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder