31 Mart 2015 Salı

Mimarlık Semineri 2015'in Zihinlerimizdeki Tortusu


Forum'da Ruşen Keleş ve Bülend Tuna.
Mimarlık Semineri 2015”, 5-7 Mart tarihleri arasında MSGSÜ Sedad Hakkı Eldem Oditoryumunda gerçekleştirildi. 1969’un izinden giden bir yaklaşımla uzunca bir süredir hazırlıkları sürdürülen seminer, benzerlikleri, farklılıkları, katkıları ve tartışmalarıyla çok yönlü irdelenmeyi hak eden bir zenginlikteydi. 68 hareketliliğinin ertesindeki arayışın benzer şekilde 2015’de de gündeme gelmesi, sorunların çok yönlü irdelenmesi, böylesi disiplinler arası katkılarla bütüncül bir bakış açısının arandığı bir ortamın hazırlanması gerekiyordu.

Bu denli önemli bir etkinliği düzenleyen İstanbul Büyükkent Şubesi’ne, özellikle de EKA MBÇK (Eğitim ve Kültür Araştırma Mesleki Bilimsel Çalışma Kurulu) çalışmalarına katkı verenleri içtenlikle kutluyorum. Bu etkinliğin canlı yayın bağlantıları sağlanarak yaygın bir şekilde izlenebilirliğinin artırılması da ayrı bir takdiri hak ediyor. Bu olanağın Oda’nın farklı etkinliklerinde uygulandığını görüyoruz. Kent mücadeleleri konusunda dikkatlerin Oda’nın üzerinde olduğu bir dönemde bunun yaygın bir iletişim olanağı sağladığını söyleyebiliriz.
Seminerin oldukça zengin içerikli bir programı vardı ve bu seyirci ilgisinin de yoğun olmasına yol açmıştı; seminerle ilgili ilk tespitimiz olarak bu katılım istekliliği belirtilebilir. Mimarlar Odası’nın özellikle son yıllarda kent yağmasına karşı mücadele eden kişi ve kuruluşlarla birlikteki aktif mücadelesi, doğal olarak konuya duyarlı kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekiyor. İçinde bulunduğumuz bu karabasan ortamından çıkış yollarının arandığı, farklı ve yeni bir şeylerin dile getirildiği ortamların bir başka önemi de burada ortaya çıkıyor. 69’daki seminerde dile getirilen, tartışılan konular, katılımcıların bu tartışmalarda dile getirdikleri savların, ileri sürdükleri görüşlerin, düşüncelerin sonraki yıllarda Oda söyleminin zenginleşmesine önemli katkıları olduğu bir gerçek. 2015 Semineri’nin de bu yöndeki arayışlara katkısı olacağını, Oda söylemini besleyeceğini düşünebiliriz.   

69 Semineri programında yer alan siyaset, ekonomi, planlama, sosyoloji, eğitim gibi konuların yanı sıra 2015 Semineri programında doğal olarak çevre, bilişim gibi yeni oturum başlıklarına da yer verilmişti. Bu çok yönlü kavrama istekliliği de 3 gün boyunca günde 10 saat kadar süren oldukça yorucu bir yoğunluğa yol açmıştı. Bu yoğunluk içerisinde seminer katılımcılarının tartışmalara yeterince yer ayrılmadığı yönündeki serzenişleri haklı görülebilir. Seminer ele aldığı konuların güncel boyutlarıyla vurgulanmasını, farklı yönlerin sergilenmesine olanak veren bir tartışma yürütülmesini sağlamış, ancak bazı değinilmeyen ve/veya yeterince ele alınmayan konuların benzer irdelenmelere gereksinimini de hissettirmişti. Bu da başta semineri düzenleyen EKA MBÇK’ya ve Oda’nın diğer organlarına seminerin bıraktığı yerden farklı ağırlıklarla, belki farklı bileşenlerin katkılarını da içerecek şekilde, konular üzerinde yeterince tartışılabilecek sürelerin sağlanabildiği ortamların oluşturulması görevini veriyor. Bizlere düşen de tartışmaların yükünü hazmedebilmek, yeni yaklaşımları, farklı görüşleri sakin bir şekilde düşünmek, seminerin zihnimizdeki tortusunu hissetmektir.

Seminerde mimarlık eğitimi ile ilgili bildiri sunma görevi bana verildi; 9. oturumda “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası Arayışları” başlığıyla bir sunuş gerçekleştirdim. Doğan Hasol’un moderatörlüğünde, Neslihan Dostoğlu, Boğaçhan Dündaralp ve Tonguç Akış’ın tartışmacı olarak katıldığı oturumda dile getirilenleri burada aktarmayacağım, bunlar diğerleri gibi Oda’nın internet sayfasında yer alıyor. Ancak oturum sürecindeki tartışmalar ve mimarlık eğitimi konusunda başka ortamlarda da yapılan benzer değerlendirmelerle ilgili birkaç söz söylemek isterim.
Mimarlık eğitimi ile ilgili tartışmalara altlık olabilmesi için öncelikle yeterli bilgi aktarımının sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle Oda’nın sicil kayıtlarından ve mimarlık okullarıyla ilgili değişik ortamlardan derlediğim sayısal verileri paylaşıyorum. Mimarlık okullarının sayısı ve öğrenci kontenjanlarının durumu elbette herkesi irkiltiyor. Bu tablo içerisinde doğal olarak iyi niyetli arayışların, kimi olumlu gelişmelerin aktarılmamış olması, niceliğin tek kriter olarak görülmemesi gerektiği, niteliğin bu veri karşılaştırmalarının ötesinde bir anlamı da olabileceğinin hatırlatılmasına yol açıyor. Ama ne yapalım ki niceliğin bu denli kontrolsüz artışının her türlü nitelik arayışının üstünü örttüğü de bir gerçek.
Mimarlık ve Eğitim Kurultaylarının sekizincisini gerçekleştirmek üzereyiz, bu ortamlarda mimarlık ve mimarlık eğitiminin ortak sorunları, birbiriyle bağlantılı olarak çok yönlü bir şekilde ele alındı, irdelendi, raporlar hazırlandı. Ülkemizdeki siyasi iklimin bu çağrılara kulak verecek bir duyarlılıktan hızla uzaklaşması elbette hazindir; ülkenin diğer sorunları gibi eğitim, özellikle de mimarlık eğitimi konusu ciddi bir sorun yumağı haline gelmiş durumdadır. İşte bu ortamda “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası” üzerinde çalışmak, beraberlik ve söylem birliği sağlamak önem kazanıyor. Mimarlık ve mimarlık eğitimi ortamındaki kurum, kuruluş ve oluşumların hem kendi içlerinde, hem de birbirleriyle doğal olarak farklı görüşleri, yaklaşımları olabilir. Öncelikle kendi içlerinde, sonra da birlikte bu hayati konunun hak ettiği titizlikle ele alınması, ortaklaşalığın aranması, bulunması, bunun yapılabilirliğinin görülmesi gerekiyor.
 
“Mimarlık Semineri 2015” üzerine kısa değerlendirme notlarını bu yöndeki bir çağrıyla bitirelim. Mimarlık eğitimiyle ilgili güçlü bir sesin “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası”nın oluşturulması zamanı gelmiştir; bu hem mesleğimize, hem de bugün mesleği tercih edecek gençlere, yarının mimarlarına karşı bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
31 Mart 2015 / Etiket: Meslek Örgütlenmesi

Mimarlık Semineri 2015’in değerlendirmesi amacıyla Mimarlık dergisi farklı katılımcılardan yazılar istedi. Bu kısa değerlendirme yazısı Mimarlık dergisinin 383. (Mayıs-Haziran 2015) sayısında yer aldı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder