Mimarlar Odası Genel Kurulu'nda |
Üniversitelerde
akademisyenlerin örnek aldıkları, çalışmalarından etkilendikleri, yararlandıkları,
onun gibi olmak istedikleri, izinden gitmeye çalıştıkları duayen hocalarımız
vardır.
Kentlerimizdeki
bu kaotik yapılaşma ortamında sıra dışı işleriyle, büro düzenleriyle dikkati
çeken, tecrübeleriyle örnek davranış sergileyen meslektaşlarımız vardır. Mesleğe
yeni başlayanların kendileri için rol modeli olarak belledikleri, merakla
izledikleri, benzemeye çalıştıkları ustalardan söz ediyorum.
Niyazi
Duranay ise “Odacıların” rol modeli olmuştur. Mimarlar Odası’nın kurucularından
olmuş, yıllarca her kademede çalışmıştı. Oda’nın duyurusundaki listeye bir göz
atmak bile Oda’yla nasıl bir kopmaz bağ ile bağlı olduğunu göstermeye yetiyor.
Buna yıllardır sayısız komitede üstlendiği görevleri, toplantı yöneticiliğini
de eklemeliyiz. Oda sicil numarasını hatırlatmayı severdi, gençlere yalnız
olmadıklarını, gelenekle geleceğin harmanlandığı ortamların vazgeçilmez
bileşeni olduğunu söylemek isterdi.
Mimarlar
Odası yönetimlerinde görev alanların yakından bildikleri ve sürekli
varlıklarını hissettikleri bir olgu, Oda’nın oluşturduğu birikimdir. Bu
birikimi üzerlerinde taşıyan meslektaşlarımız, yöneticilerin her başları
sıkıştığında arayabilecekleri, el uzattığında yakalayabilecekleri yakınlıkta
olmuşlardır. Bu oldukça zengin birikimle birlikte çalışma fırsatının bulunması
yönetim kurulları için her zaman bir şans olmuştur. Gerek komitelerde,
komisyonlarda, gerek bilim kurullarında Oda’nın politikasının oluşturulmasına,
geliştirilmesine, yürütülmesine katkı koyan, her çağırıldığında Mimarlar
Odası’na koşan bu meslektaşlarımız, yapılabilenlerin haklı kıvancını ortaklaşa
paylaşmaktan mutlu olduğumuz bir aileyi ifade eder; Odacılar derken bu ortamı anlatmaya
çalışıyorum.
Cenaze
töreninde duygularını paylaşan yakınlarının aktardıkları gibi hepimizdeki ortak
izlenim, toplantılara vaktinde gelerek örnek olmaya çalışan, sağduyuyu temsil
eden, yerinde uyarılarıyla hataları önlemeye çalışan, varlığıyla çalışanları
teşvik eden bir veteran kimliğiydi. Elbette benim gibi uzun yıllar birlikte
çalışma fırsatını bulanlar, pek çok toplantılarda birlikte olanlar öfkeli
halini de hatırlayacaklardır. Sakin, soğukkanlı üslubuyla birlikte, doğrularını
savunma konusunda tereddüde düşmeden, gerektiğinde heyecan dozunu oldukça
yükselterek müdahale edebilmesiyle de hafızalarımızdadır. Oldukça gergin geçen
bir toplantıyı ayakta yönetmeye çalışırken gördüğümde sağlığı için gerçekten endişelenmiştim.
“Mimarlar
Odası Tarihinden Portreler” sözlü tarih dizisinde bize hayat hikâyesini
aktarmıştı. Herkes için zorluklarla geçen yıllar, Niyazi Duranay için daha da
zor geçen yıllar, savaş yıllarının zorlukları içerisinde sürdürülen eğitim.
Bugünler çok acı veriyordu elbette, öfkeliydi, kazanımların küçüksenmesine, yok
edilişine ses çıkarılmamasına katlanamıyordu. Malatya doğduğu, İstanbul
yıllardır yaşadığı kent, hemen her yer gibi ranta kurban ediliyor, hemen her
geçen gün bir tahribatın haberi geliyordu, bunları gördükçe üzülüyor, isyan
ediyordu.
Hepimiz
için öyledir de, Niyazi Ağabey için daha da önem kazandığını düşünüyorum; Mimarlar
Odası her zaman dikkatle korumamız, gözetmemiz gereken bir kurumdur, sığınabileceğimiz
bir limandır. İktidarın Mimarlar Odası’na baskıları her geçen gün artıyordu, bundan
dolayı da öfkeliydi, endişeliydi. Niyazi Ağabey Oda’yla yaşadı, Oda’da yaşadı. Mimarlar
Odası, pek çoğumuz gibi nefes alabildiği, görüşlerini paylaştığı, mücadelesine
destek verdiği, verebildiği için mutlu olduğu bir yapıydı.
Mimarlar
Odası Niyazi Duranay ve daha nicelerinin çabalarından güç almış, birlikte güçlü
olduklarını hissettirmiştir. Bir kurumun parçası olmak, birlikte bir şeyler
yapabilmek, yaparken öğrenmek, görerek öğrenmek; sözünü ettiğim Odacıların rol
modeli olmak böyle bir şey. Anısına saygıyla…
Mimarlara Mektup bülteninin 200. sayısında (Ekim 2015) yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder