27 Nisan 2023 Perşembe

Bir Anadolu Bilgesi

Mimarlık mesleğine katkı yapmış, Mimarlar Odası’nın çalışmalarında iz bırakmış meslek büyüklerimizle sürdürülen “Mimarlar Odası Tarihinden Portreler” dizisinde Cengiz Bektaş’ın kitabıyla karşınızdayız. Bu dizi içerisinde yer alan kitapların birbirine benzer ve farklı yanları olduğunu, her kitabın bir bütünsellik içinde ama ayrı bir program çerçevesinde yürütüldüğünü belirtmek isterim. Cengiz Bektaş kitabının da serüveni farklı oldu.

TMMOB Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi kapsamında iki yılda bir verilen Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne 2016 yılında Cengiz Bektaş layık görülmüştü. Bu ödül nedeniyle Sinan Ödüllü Mimarlar Programı çerçevesinde düzenlenen “Cengiz Bektaş Mimarlığı” paneli 26 Ocak 2018 tarihinde İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Karaköy’deki binasında gerçekleştirilmişti. Ne yazık ki süreç içerisinde bu paneldeki konuşmalar yayına dönüşemedi. Bir süre sonra, pandemi kısıtlamalarının yoğun olduğu günlerde, 20 Mart 2020’de Cengiz Bektaş aramızdan ayrıldı. 

“Portreler” dizisi kapsamında bu paneldeki sunuşların da içinde yer alacağı bir derlemenin yapılması gündeme geldi. Sağlığında bu dizi çerçevesinde kendisiyle sözlü tarih görüşmesi yapılmamıştı ama değişik ortamlarda gerçekleştirilmiş kapsamlı söyleşileri vardı. Kitapta bu söyleşilerden bazılarını bulacaksınız. Cengiz Bektaş üzerine son dönemde yazılmış değerlendirmelerin kitap programında yer almasının kitabın bütünlüğü açısından önemli olduğunu düşündük ve yazarlarının izniyle onları da burada paylaşıyoruz. Bektaş işliğinde ve eğitim ortamında onunla birlikte olmuş, yakından tanıma fırsatını yakalamış iki genç ismin de değerlendirmelerine yer verdik.

Mimarlar Odası yöneticileri olarak Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ı ziyaret ediyoruz. (Soldan) Emre Madran, Necip Mutlu, Ertuğrul Günay, Bülend Tuna, Cengiz Bektaş. Tarih, 12 Eylül 2008.

Cengiz Bektaş’ın hayli kapsamlı arşivi olduğu bilinir. Bu zengin belge birikimini SALT’a devretmişti. Bektaş üzerine çalışma yapanların kullanabildiği bu arşivin SALT’ın izniyle bazı görsellerini burada paylaşıyoruz, kendilerine teşekkür ederiz.

Hayli üretken ve çok yönlü bir yazar olarak Cengiz Bektaş’ın bir kısmı kitaplaşmış, bir kısmı dergilerde yer alan külliyatının dökümünü yapmak bile başlı başına bir çalışma gerektiriyor. Kitapta ulaşabildiğimiz kaynakları derlediğimiz bir bibliyografya çalışmasını ve uzun meslek yaşamı boyunca gerçekleştirdiği mimari çalışmaları paylaşıyoruz.   

***

Bu dizinin editörü olarak kendi payıma Cengiz Bektaş’ın farklı bir ortamdaki portresini ve bendeki izlerini bu vesileyle aktarmayı deneyeceğim.

Cengiz Bektaş’ı kitaplarından, yaptığı mimari çalışmalardan, Kuzguncuk’taki mahalle kültürü performansından tanıyor, ilgiyle izliyordum. Ama asıl olarak kendisini Mimarlar Odası çalışmalarında, Yönetim Kurulu toplantılarında, bu vesile ile bir araya geldiğimiz ortamlarda tanıdım. Yıllardan beri Anadolu kültürünün mimariye yansıması, yerel bilginin evrenselle harmanlanması konusunda söylemiyle, eseriyle tanıdığım, önemsediğim Bektaş ile yine kültürel miras konularının, korumanın konuşulduğu bir ortamda karşılaşmış oldum. Birlikte mimarlık gündemini irdelemek, değerlendirmek, elbette toplantı dışında hoş sohbetler etmek benim için önemli bir kazanım oldu.

Mimarlar Odası çalışmalarını izleyenler bilirler, zaman zaman gergin genel kurullar yapılır, bu süreçte farklı birliktelikler içinde yaklaşımlar, görüşler oldukça hırçın üsluplarla dillendirilir. Bu gerilimin genel kurul sonrasına da yansıması, süreç içerisinde çalışmaları aksatması riski de vardır elbette. Farklı listelerden gelenlerle oluşan yönetimimizde birlikte olduğumuz süre içerisinde böylesi bir duyguyu hissetmediğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, Cengiz Bektaş birlikte olduğumuz dönemde “karşı” listenin başkan adayı olarak seçimlere katılmış ve yönetimde yer almıştı. Farklı yaklaşımlarımızı birbirimizi kırmadan bir zenginliğe çevirmeyi başarabildiğimizi, birlikte verimli bir çalışma dönemi geçirdiğimizi söylemek isterim.

Genellikle bilgi bir iktidar aracı olarak kullanılır, bilgi paylaşımının bu denli coşkuyla yapılması ise ayrı bir kültürün izini gösterir. Oda ortamlarındaki sunuşlarında, gezilerimizdeki paylaşımlarında, bildiklerini aktarma konusundaki istekliliğini, heyecanlı üslubunu, renkli anlatımının dinleyicilerdeki izlerini gördüm, etkilendim. Anadolu’nun değişik yörelerindeki kültür varlıkları üzerine yaptığımız teknik gezilerdeki yorulmak bilmeyen sunuşlarını hatırlıyorum. Heyecanlı tartışmalar eşliğinde geçen toplantılar akşam yemeklerinde sohbete dönüşüyor, bir başka zenginlik katıyordu. 

Mimarlar Odası’nda yöneticilik görevlerimiz aynı zamanda bitti, ancak dostluğumuz ve görüşmelerimiz seyrelse de devam etti. Sorumluluğunu üstlendiğim yayınlara yazı katkısı istediğimde beni hiçbir zaman kırmadı; hepimizin bildiği gibi Cengiz Bektaş aynı zamanda üretken bir yazardı.

Yitirdiğimiz yakınlarımızın ardından eksildiğimizi hissederiz, bir daha buluşamamanın, birlikte bir şey üretemeyecek olmanın, paylaşamamanın hüznü yavaş yavaş çöker üzerimize. Bu yazıyı yazarken de böylesi bir duygu içerisindeyim. Belirli bir sorumluluğu paylaşmanın getirdiği yakınlığımızın geliştirdiği dost ortamlarını arıyorum doğrusu. Kendisini ve eşi Gönül Hanım’ı tanımış olmaktan, bir dönemin sorumluluğunu birlikte üstlenmiş olmaktan büyük mutluluk ve onur duyuyorum.

Geçmişten geleceğe neler aktarabileceğimizi düşünürken, her birimizin farklı ortamlarda, birikimlerimizle, farklı beraberliklerdeki deneyimlerimizle neler yapabildiğimizi, bunları nasıl derleyebileceğimizi, nasıl anlamlı kılabileceğimizi düşünüyor, “Mimarlar Odası Tarihinden Portreler” dizisini bu çerçevede geliştirmeye çalışıyorduk. Cengiz Bektaş’ın kitabının iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Umarım hak ettiği ilgiyi görür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder