11. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı 26-27 Kasım 2021 tarihlerinde Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde toplandı. 25 Kasım tarihinde düzenlenen MOBBİG 51 (Mimarlık Okulları Bölüm Başkanları İletişim Grubu) toplantısıyla birlikte üç gün boyunca eğitimin sorunları irdelendi, pandemi şartlarında gerçekleştirilen uzaktan eğitimin sıkıntıları ve yarattığı olanaklar sorgulandı. Toplantılarda yapılan sunuşların, katılımcılarla birlikte yürütülen tartışmaların verimli olduğunu söylemek mümkün. Böylesi toplantılarda ele alınan konuların, dile getirilen ve kabul gören önerilerin ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından gündeme alınmasının ve takip edilmesinin önemli olduğunu vurgulamak isterim. Özellikle Kurultay formatı başından beri böylesi bir düzenlemeyi gerekli kılıyor. Süreç içinde yapılan çalışmaların, yürütülen tartışmaların Kurultay günlerinde sunulması, irdelenmesi ve Kurultay Sonuç Bildirisine yansıyan hususların takip edilmesi, ilgili kurumlar için yol gösterici bir çalışma programı haline getirilmesi beklenir.
Kurultay öncesinde yeni öğrenim yılının başında mimarlık okullarının son durumunu aktaran ve endişelerimi paylaştığım bir yazım Mimarlık dergisinde yayınlanmıştı (Mimarlık Eğitiminin Güncel sorunları, Mimarlık sayı 421, Eylül-Ekim 2021). Bu yazıda yer alan ve hayli karanlık bir tablonun oluşmasına neden olan rakamları ve yorumlarımı burada aktarmayacağım, ilgilenenler yazıya internet ortamından ulaşabilirler.
Bu yazıda Kurultay
tartışmaları çerçevesinde aldığım notları ve öne çıkarılmasını gerekli gördüğüm
hususları kısaca aktarmaya çalışacağım. Elbette değindiğim konular ayrıntılı
olarak ele alınmayı, çok yönlü olarak irdelemeyi gerektiriyor. Tartışmaların
sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, bilgi aktarımının kesintiye uğramaması,
sürekliliğin sağlanması bu alanda bir yapılanmayı gerekli kılıyor. Yazının
sonunda onu dile getirmeye çalışacağım.
Kurultay’daki tartışmaların
önümüze koyduğu konu başlıklarını şöyle sıralayabiliriz:
Akademik Enflasyon: Öncelikle ülkemizdeki yüksek öğrenimin içinde bulunduğu vahim durumun ele
alınması ve yılların yanlışlarıyla katmerleşen yıkımın sergilenmesi gerekli. Bu
tablonun istenmeden ortaya çıkan bir durum olmadığını, bir politikanın ürünü
olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Üniversite kapısında kimsenin kalmaması,
üniversite mezunlarının ülke nüfusu içerisindeki oranının artırılması üzerine
kurulu bir “nüfus makyajı politikası”
uzun bir süredir yükseköğrenimin en önemli sorunu olarak duruyor. Ülkemizdeki
siyasi iklimin, akademik özgürlükleri yok eden baskı ortamının, kayyım rektör
atamalarının, üniversitelerden uzaklaştırılan nitelikli kadroların yarattığı boşluğun
doldurulamamasının bugünkü ortamın ana nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Bu
tespitten hareketle sadece mimarlık eğitiminin değil yükseköğrenimle ilgili tüm
mesleklerin, akademisyenlerin, ilgili kurum ve kuruluşların ortaklığının
aranması, ortak çözüm yollarının bulunması ve bunların takipçisi olunması
hedeflenmelidir.
Eğitim Pazarı: YÖK uzun süredir bu alanı eğitim pazarının vahşi düzenlemesine terk etmiş
durumdadır. Her isteyenin üniversite açabildiği bir ortam yaratılmıştır. Vakıf
okullarının kontenjanları hızla düşmektedir, bu öğrenim yılında her beş
mimarlık kontenjanından biri boş kalmıştır. Devlet okullarında da kontenjanlar
doldurulamamaktadır. Kurultay sonuç bildirisine “yetersizliğini gideremeyen mimarlık bölümleri kapatılmalı ya da
birleştirilmelidir” diye yazılmasını gerekli gördüğümü burada bir kez daha
belirtmek isterim. Uluslararası eğitim pazarından daha fazla pay kapabilmek
adına yapılan bazı düzenlemelerin de ciddi sorunlara yol açabileceğini
düşünmemiz gerektiği açık. Bazı devlet okullarında paralı eğitim denemeleri
yapılmaktadır. Bu uygulamanın çok önemli bir haksızlığa yol açacağını düşünüyor
ve özellikle uyarmak istiyorum.
Mimarlık Eğitiminde Nicelik Takıntısı: YÖK’ün politikasını “her isteyen mimar olabilsin ama her
mimar mimarlık yapmasın” diye kendi alanımıza tercüme edebiliriz. Bu yığılma, yetersizliğine
rağmen eğitime başlamasına izin verilen okulların açılmasıyla, kontenjanların
artırılmasıyla oluştu ve ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor, eğitimdeki her
türlü kalite arayışını anlamsızlaştırabiliyor. Yapı piyasasının bu artışı
istihdam edememesi, kamu sektöründeki teknik eleman istihdamındaki azalmalar
ciddi bir nitelik erozyonuna yol açıyor. Bunun sonucu olarak da mimarlık
üniversiteye giriş tercihinde 15. sıraya gerilemiş durumda.
Diplomalı İşsizler: Ciddi bir işsizlik sorunuyla karşı karşıyayız. Özellikle üniversite mezunlarının işsizliği dikkat çekiyor. Gösterilen tablo TÜİK verilerinden alınmış, üniversite mezunlarının yaklaşık üçte birinin işsiz olduğu görülüyor. İş bulabilenlerin yaşadığı sorunlar da ayrıca ele alınmayı gerektirecek boyutlarda, düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, özlük hakların gözetilmemesi, iş ortamında yaşanan etik sorunlar bu kapsamda dile getiriliyor. Genç meslektaşlarımız meslek ortamına ciddi bir hayal kırıklığıyla başlıyorlar.
Meslekler Arası Gerilimler: Bir yandan da uzmanlıkların meslekleşmesi sürecinin
sıkıntılarını yaşıyoruz. Ekonomideki daralma, işsizlik, meslekler arası
gerginliklere yol açıyor. Son örnek İç Mimarlar Odası’nın yazışmalarıyla ortaya
çıkıyor. Diğer tasarım disiplinleri kendi alanlarını genişletmek adına
mimarlarla mücadele etmeyi öncelikli hedef olarak görüyorlar. Önemli olan
mesleki birikimlerimizin ortaklaşa kullanıldığı iş ortamlarının yaratılması, yapı
sektöründe gerekli eğitimi almamış, ehliyetsiz kişilerin çalışmasının
önlenmesidir. Bu konuyu tasarım ve yapı alanındaki meslek örgütleriyle birlikte
ele almamız, birlikte daha kaliteli yapı ve yapılı çevre üretimi için gerekli
teknik hizmetlerin nasıl elde edilebileceği doğrultusunda görüşlerimizi ilgili
kurumlara aktarmamız ve mevzuatı bu yönde geliştirmeye gayret etmemiz,
enerjimizi bu yönde sarf etmemiz daha doğru olmaz mı?
Mimarlığın ve Mimarların Kimyası Değişiyor: Mesleğimizin yapısında ve yapı üretim sürecindeki
değişimler, mimarın bu süreçteki rolünde gözlediğimiz başkalaşımların irdelenmesi
gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim. Bu konunun farklı ortamlarda
verileriyle birlikte ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Elbette bu değişimin, yapı üretim sürecindeki farklılaşmanın mimarlık
eğitimindeki karşılığının da ayrıca ele alıması ve değerlendirilmesi gerekiyor.
Etik Sorunlar: Toplumumuzdaki genel sorunlarla birlikte etik tartışmaların da
yoğunlaşmaya başladığını gözlüyoruz. Ekonomik kriz ortamında etik konusu daha
sık gündeme geliyor. Mimarlık eğitimi sürecinde etik konusunun daha etkin bir
şekilde işlenmesi, meslek ortamında etik duyarlılığa vurgu yapılması için çaba
gösterilmesi gerektiği açık.
Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası: Kurultay süreçlerinde olgunlaştırılarak kabul edilen Türkiye
Mimarlık Politikası ve Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikasının benimsenmesi, her
fırsatta kamuoyuna duyurulması, acil hedefimiz olarak önümüzde duruyor. Toplum
ve mimarlık başlığı altında ele alınabilecek çalışmaların çok yönlü
sürdürülmesi, eğitim kurumlarıyla birlikte topluma yönelik yayınların, farklı iletişim
kanallarının yaratılması önemli bir konu. Ayrıca mimarlık okullarındaki gençlerin
konuyla ilgili olarak bilgilendirilmeleri ve meslek ortamına hazırlanmalarına
yardımcı olunması, sadece yıldız mimarların performansları üzerinden meslekle
ilişkilenmelerinin yanlışlığının gösterilmesini önemli buluyorum.
Mesleğe Kabul Süreci: Kurultay’da da dile getirildiği gibi bu aşamada Türkiye’de
mesleğe kabul sürecinin oluşturulması en acil konu olarak önümüzde durmaktadır.
Mimarlar Odası bünyesinde bir süredir çalışmalarını yürüten MiMEKK (Mimarlık
Mesleğe Kayıt ve Kabul Kurulu) uluslararası diplomaların incelenmesi yanında bu
alanın nasıl olması gerektiği yönünde de önerilerini sunmaktadır. Bilindiği
gibi ülkemizde dört yıllık mimarlık lisans eğitimine dayalı bir yetkilendirme
söz konusudur. Mimarlık yetkisi verilmesinin önündeki mevzuat eksikliğinin
giderilmesi, uluslararası standartlara uygun bir uygulamanın ülkemizde de
hayata geçirilmesi için çaba sarf edilmesi gerekiyor.
Diploma Projelerinin Değerlendirilmesi: Kurultaylarda diploma projeleri sergileri düzenlenir
ve ilgiyle izlenirdi. İlk defa bu kurultayda ayrıca diploma projelerinin
irdelenmesine yönelik bir oturum gerçekleştirdi. Diploma projesi şu andaki
mevzuatımıza göre meslek yetkisi öncesindeki son aşama olarak görülüyor. Benzer
ortamlardaki tartışmalarda karşılaştığımız farklı görüşler bu oturumda da dile
getirildi: “Meslek eğitimi mi, mimarlık eğitimi mi?” Özellikle akademik ortamın
temsilcileri ile serbest meslek alanından gelenlerin yaklaşımlarında gözlenen
farklı eğilimler konunun ne kadar önemli bir tartışmayı barındırdığını
gösteriyor. Bu tablo bize mimarlık eğitiminden beklenenler, bir mimarın eğitim
sürecinde edinmesi gerekli beceriler vb. konularını tekrar tekrar ele almamızı
hatırlatıyor. Diploma projeleri sergisi bir program çerçevesinde farklı illerde
sergilenecek. Bu sergiyle birlikte kurultaydakine benzer tartışma
platformlarının şubelerde, ilgili üniversitelerle birlikte gerçekleştirilmesini
diliyorum.
Kurultay Kazanımlarının Korunması: Kurultay süreçlerinde önemli kazanımlar olmuştur. 1999
Marmara depreminden sonra başlayan kurultaylarda mimarlık meslek ortamı ve
mimarlık eğitiminin paydaşları birlikte sorunları ele almaya, çözüm üretmeye
gayret etmişlerdir. Ülkemizin siyasi durumunun farklılaşmasıyla bazı alanlarda
yeteri kadar etkin olunamadığı söylense de birçok alanda kurumlaşma adımları
atılmış ve bugüne kadar başarıyla sürdürülmüştür. Şimdi önümüzdeki görev bu
kurumların korunması, geliştirilmesi, gerekli adımları atabilmelerinin
sağlanması yönünde çaba gösterilmesidir. Kurultay süreçlerinin öne çıkan
kazanımlarını ve birlikte oluşturulan kurumları şöyle sıralayabiliriz.
−
MiAK (Mimarlık
Akreditasyon Kurulu)
−
SMGM (Sürekli Mesleki
Gelişim Merkezi)
−
Türkiye Mimarlık
Politikası
−
Türkiye Mimarlık
ve Eğitim Politikası
−
MiMEKK (Mimarlık
Mesleğe Kayıt ve Kabul Kurulu)
−
Mim.Ar (Mimarlık
Araştırma Merkezi)
Staj ve Meslek Pratiği Eşgüdüm Kurulu: Kurultay süreçlerinde gündeme gelen, eğitim sonrası
meslek pratiğinin ve eğitim sürecinde yapılması gerekli stajların eşgüdümünü hedefleyen
bir yapı olarak düşünülmüştü. Meslek örgütüyle eğitim kurumlarının bilgi
paylaşımını sağlayacak, bu alandaki eksiklikleri belirleyecek, staj ve meslek
pratiği alanından derlenen verilerin ışığında bir tür işyeri sicili tutulmasına
kadar varan bir ortaklaşa çalışma öngörülmüştü. Ne yazık ki bu oluşum kurultay
kararları içinde kaldı. Tam da şimdi hayata geçirilmesi için çalışılmasının
zamanıdır.
Mimarlık ve Eğitim Kurulu: Eskişehir’deki kurultay programında yer alan MİDEKON
(Mimarlık Dekanları Konseyi) oturumunda hocalarımız bu alandaki çalışmaları
aktardılar. Bir gün önce yine aynı kurumda gerçekleştirilen MOBBİG
toplantısında mimarlık okullarının temsilcileri eğitimle ilgili gelişmeleri ele
aldılar, görüşlerini dile getirdiler. Kurultay oturumlarında eğitimle ilgili
oluşturulan kurumların temsilcileri yaptıkları çalışmaları aktardılar, programlarını,
gelecek planlarını paylaştılar. Söz alan, katkı koyan meslek örgütü
temsilcileri, şubelerden gelen meslektaşlarımız tartışmaları görüşleriyle
zenginleştirdiler. Şimdi önemli olan kurultayda dile getirilenlerin, kurultay sonuç
bildirilerinin takipçisi olunmasıdır. Doğal olarak kurultaya katılan her kurum
kendi yoğun gündemine dönmüştür. Kurultay konuşmamda da belirttiğim gibi bu
noktada sürekliliğin sağlanması için yeni bir kurulun oluşturulmasını
öneriyorum: Mimarlık ve Eğitim Kurulu.
Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın etkin çalışmasının örgütlenmesi, YÖK ve ilgili
kurumlar nezdinde temsil niteliği yüksek bir oluşumun yaratılması, yıllık ve
dönemsel raporların hazırlanması, kamuoyuna yönelik yayın yapılabilmesi, kurumsal
sürekliliğin, bilgi birikiminin sağlanması bu oluşumun hedefleri arasında
olmalıdır. Bu alanda çalışma yürüten oluşumların bu kurumun doğal olarak paydaşları
kabul edilmesiyle verimli bir beraberlik sağlanabileceği düşüncesindeyim.
***
Dünyamız ciddi bir iklim
kriziyle karşı karşıya. Bilim insanlarının, aktivistlerin bütün uyarılarına
rağmen egemenlerin gerekli önlemleri almakta isteksiz davranmaları krizin
etkilerini daha bir görünür kılmış, içinden kolay çıkılamaz duruma getirmiştir.
Mimarlar olarak bu durumu görmezden gelme lüksümüz bulunmamaktadır. Mimari
tasarımın her aşamasında bu konudaki sorumluluğumuzun bilincinde olarak
davranılması gerektiği açıktır. Elbette bu konunun mimarlık eğitimine aynı
yoğunlukta taşınması, iklime duyarlılığın, çevre bilincinin eğitimin her
alanında daha etkin bir şekilde işlenmesi gerekir.
Ülkemizdeki genel duruma bağlı
olarak mimarlık alanında da burada dile getirilmeyen çok ciddi sorunlar vardır.
Özellikle genç meslektaşlarımızı zor bir meslek ortamı beklemektedir.
Ülkemizdeki eğitim sisteminin,
keza mimarlık eğitiminin burada dile getirilmeyen çok ciddi sorunları vardır.
Kentlerimizin yaşam kalitesini
artırmak ve kentlerimizi, yaşam çevrelerimizi depreme hazırlamak, yaşanılır
çevreler oluşturmak gibi önemli bir görevle karşı karşıyayız.
Sorunların büyüklüğü, daha
etkin beraberlikleri gerekli kılmaktadır, gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.
Mimarlara Mektup, sayı 274 (Ocak 2022) yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder