26 Temmuz 2023 Çarşamba

2023-24 Öğrenim Yılı Mimarlık Kontenjanları Üzerine Kısa Notlar

2023-24 öğrenim yılı mimarlık kontenjanları açıklandı. Her yıl olduğu gibi bu dönem için belirlenen rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. 2022-23 öğrenim yılı için belirlenen 7.614 kontenjandan 5.786’sı tercih edilmiş, 1.828 kontenjan boş kalmıştır. Yaklaşık dört kontenjandan biri boş kalmış, tercih edilmemiştir. 

Bu dönem mimarlık okullarının kontenjanları 6.498 olarak belirlenmiştir. Devlet okullarının kontenjanları 4.415, vakıf okullarının ise 2.083’dür (Türkiye 1.911, KKTC 153, Yurt dışı 19). 

- Bu sene iki yeni devlet üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi ve Malatya Turgut Özal Üniversitesi mimarlık bölümü ilk defa öğrenci almaktadır.

- İstanbul Esenyurt Üniversitesi, Işık Üniversitesi Türkçe Mimarlık Bölümü ve İstinye Üniversitesi Türkçe Mimarlık Bölümü bu sene listede yer almamaktadır.

- Geçtiğimiz yıl olduğu gibi, İstanbul Kültür Üniversitesi Türkçe Mimarlık Bölümü ve kapatılan Şehir Üniversitesi’nin öğrencilerinin eğitim gördükleri Marmara Üniversitesi Mimarlık Bölümü bu yıl da listede yer almamaktadır. Mevcut öğrencilerin eğitimi devam etmektedir. 

- Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nin adı Alanya Üniversitesi olarak; Beykent Üniversitesi’nin adı İstanbul Beykent Üniversitesi olarak; Nişantaşı Üniversitesi’nin adı İstanbul Nişantası Üniversitesi olarak değişmiştir. 

- Deprem bölgesindeki okullarda depremzede adaylar için kontenjan ayrılmıştır. 

- Önümüzdeki dönem 119 üniversitedeki 131 bölümde mimarlık eğitimi yapılacaktır. Bazı üniversitelerde hem Türkçe hem İngilizce eğitim yapılmaktadır. 

- 119 Üniversitenin dağılımı şöyledir: 61 devlet + 45 vakıf + 11 KKTC + 2 yurt dışı.

- 131 bölümün dağılımı şöyledir: 66 devlet + 52 vakıf + 11 KKTC + 2 yurt dışı.

- Türkçe eğitim yapılacak bölüm sayısı 87, İngilizce eğitim yapılacak bölüm sayısı 44’dir. 

- İstanbul’da 4 devlet ve 30 vakıf olmak üzere 34 üniversitede mimarlık eğitim yapılmaktadır. 

- İstanbul’daki 34 üniversitedeki 45 mimarlık bölümünde yaklaşık 16.000 öğrenci bulunmaktadır. Tüm Türkiye’de mimarlık bölümlerindeki öğrenci sayısı 40.000 civarındadır.

Kontenjan bilgileriyle birlikte her zaman bildirdiğimiz şekilde tekrar paylaşayım; Mimarlar Odası’na kayıtlı mimarların sayısının 26 Temmuz 2023 tarihi itibariyle 78.233 olduğu görülmektedir.

Yüksek öğrenim alanında, özellikle de mimarlık eğitiminde belirtileri açıkça görülen tablonun sürdürülemez olduğunu yıllardır dile getiriyorduk. Bu senenin verilerinin son yıllardaki rakamlarla birlikte daha kapsamlı bir irdelemeye ihtiyaç gösterdiğini belirtmek isterim.

Bu kısa bilgi notunu yine her zaman olduğu gibi konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlara bir çağrıyla bitireyim: “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası” acilen oluşturulmalıdır. 


27 Nisan 2023 Perşembe

Bir Anadolu Bilgesi

Mimarlık mesleğine katkı yapmış, Mimarlar Odası’nın çalışmalarında iz bırakmış meslek büyüklerimizle sürdürülen “Mimarlar Odası Tarihinden Portreler” dizisinde Cengiz Bektaş’ın kitabıyla karşınızdayız. Bu dizi içerisinde yer alan kitapların birbirine benzer ve farklı yanları olduğunu, her kitabın bir bütünsellik içinde ama ayrı bir program çerçevesinde yürütüldüğünü belirtmek isterim. Cengiz Bektaş kitabının da serüveni farklı oldu.

TMMOB Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi kapsamında iki yılda bir verilen Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne 2016 yılında Cengiz Bektaş layık görülmüştü. Bu ödül nedeniyle Sinan Ödüllü Mimarlar Programı çerçevesinde düzenlenen “Cengiz Bektaş Mimarlığı” paneli 26 Ocak 2018 tarihinde İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Karaköy’deki binasında gerçekleştirilmişti. Ne yazık ki süreç içerisinde bu paneldeki konuşmalar yayına dönüşemedi. Bir süre sonra, pandemi kısıtlamalarının yoğun olduğu günlerde, 20 Mart 2020’de Cengiz Bektaş aramızdan ayrıldı. 

“Portreler” dizisi kapsamında bu paneldeki sunuşların da içinde yer alacağı bir derlemenin yapılması gündeme geldi. Sağlığında bu dizi çerçevesinde kendisiyle sözlü tarih görüşmesi yapılmamıştı ama değişik ortamlarda gerçekleştirilmiş kapsamlı söyleşileri vardı. Kitapta bu söyleşilerden bazılarını bulacaksınız. Cengiz Bektaş üzerine son dönemde yazılmış değerlendirmelerin kitap programında yer almasının kitabın bütünlüğü açısından önemli olduğunu düşündük ve yazarlarının izniyle onları da burada paylaşıyoruz. Bektaş işliğinde ve eğitim ortamında onunla birlikte olmuş, yakından tanıma fırsatını yakalamış iki genç ismin de değerlendirmelerine yer verdik.

Mimarlar Odası yöneticileri olarak Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ı ziyaret ediyoruz. (Soldan) Emre Madran, Necip Mutlu, Ertuğrul Günay, Bülend Tuna, Cengiz Bektaş. Tarih, 12 Eylül 2008.

Cengiz Bektaş’ın hayli kapsamlı arşivi olduğu bilinir. Bu zengin belge birikimini SALT’a devretmişti. Bektaş üzerine çalışma yapanların kullanabildiği bu arşivin SALT’ın izniyle bazı görsellerini burada paylaşıyoruz, kendilerine teşekkür ederiz.

Hayli üretken ve çok yönlü bir yazar olarak Cengiz Bektaş’ın bir kısmı kitaplaşmış, bir kısmı dergilerde yer alan külliyatının dökümünü yapmak bile başlı başına bir çalışma gerektiriyor. Kitapta ulaşabildiğimiz kaynakları derlediğimiz bir bibliyografya çalışmasını ve uzun meslek yaşamı boyunca gerçekleştirdiği mimari çalışmaları paylaşıyoruz.   

***

Bu dizinin editörü olarak kendi payıma Cengiz Bektaş’ın farklı bir ortamdaki portresini ve bendeki izlerini bu vesileyle aktarmayı deneyeceğim.

Cengiz Bektaş’ı kitaplarından, yaptığı mimari çalışmalardan, Kuzguncuk’taki mahalle kültürü performansından tanıyor, ilgiyle izliyordum. Ama asıl olarak kendisini Mimarlar Odası çalışmalarında, Yönetim Kurulu toplantılarında, bu vesile ile bir araya geldiğimiz ortamlarda tanıdım. Yıllardan beri Anadolu kültürünün mimariye yansıması, yerel bilginin evrenselle harmanlanması konusunda söylemiyle, eseriyle tanıdığım, önemsediğim Bektaş ile yine kültürel miras konularının, korumanın konuşulduğu bir ortamda karşılaşmış oldum. Birlikte mimarlık gündemini irdelemek, değerlendirmek, elbette toplantı dışında hoş sohbetler etmek benim için önemli bir kazanım oldu.

Mimarlar Odası çalışmalarını izleyenler bilirler, zaman zaman gergin genel kurullar yapılır, bu süreçte farklı birliktelikler içinde yaklaşımlar, görüşler oldukça hırçın üsluplarla dillendirilir. Bu gerilimin genel kurul sonrasına da yansıması, süreç içerisinde çalışmaları aksatması riski de vardır elbette. Farklı listelerden gelenlerle oluşan yönetimimizde birlikte olduğumuz süre içerisinde böylesi bir duyguyu hissetmediğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, Cengiz Bektaş birlikte olduğumuz dönemde “karşı” listenin başkan adayı olarak seçimlere katılmış ve yönetimde yer almıştı. Farklı yaklaşımlarımızı birbirimizi kırmadan bir zenginliğe çevirmeyi başarabildiğimizi, birlikte verimli bir çalışma dönemi geçirdiğimizi söylemek isterim.

Genellikle bilgi bir iktidar aracı olarak kullanılır, bilgi paylaşımının bu denli coşkuyla yapılması ise ayrı bir kültürün izini gösterir. Oda ortamlarındaki sunuşlarında, gezilerimizdeki paylaşımlarında, bildiklerini aktarma konusundaki istekliliğini, heyecanlı üslubunu, renkli anlatımının dinleyicilerdeki izlerini gördüm, etkilendim. Anadolu’nun değişik yörelerindeki kültür varlıkları üzerine yaptığımız teknik gezilerdeki yorulmak bilmeyen sunuşlarını hatırlıyorum. Heyecanlı tartışmalar eşliğinde geçen toplantılar akşam yemeklerinde sohbete dönüşüyor, bir başka zenginlik katıyordu. 

Mimarlar Odası’nda yöneticilik görevlerimiz aynı zamanda bitti, ancak dostluğumuz ve görüşmelerimiz seyrelse de devam etti. Sorumluluğunu üstlendiğim yayınlara yazı katkısı istediğimde beni hiçbir zaman kırmadı; hepimizin bildiği gibi Cengiz Bektaş aynı zamanda üretken bir yazardı.

Yitirdiğimiz yakınlarımızın ardından eksildiğimizi hissederiz, bir daha buluşamamanın, birlikte bir şey üretemeyecek olmanın, paylaşamamanın hüznü yavaş yavaş çöker üzerimize. Bu yazıyı yazarken de böylesi bir duygu içerisindeyim. Belirli bir sorumluluğu paylaşmanın getirdiği yakınlığımızın geliştirdiği dost ortamlarını arıyorum doğrusu. Kendisini ve eşi Gönül Hanım’ı tanımış olmaktan, bir dönemin sorumluluğunu birlikte üstlenmiş olmaktan büyük mutluluk ve onur duyuyorum.

Geçmişten geleceğe neler aktarabileceğimizi düşünürken, her birimizin farklı ortamlarda, birikimlerimizle, farklı beraberliklerdeki deneyimlerimizle neler yapabildiğimizi, bunları nasıl derleyebileceğimizi, nasıl anlamlı kılabileceğimizi düşünüyor, “Mimarlar Odası Tarihinden Portreler” dizisini bu çerçevede geliştirmeye çalışıyorduk. Cengiz Bektaş’ın kitabının iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Umarım hak ettiği ilgiyi görür.

19 Ocak 2022 Çarşamba

Kurultay Sonrası Gündeminden Notlar

11. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı 26-27 Kasım 2021 tarihlerinde Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde toplandı. 25 Kasım tarihinde düzenlenen MOBBİG 51 (Mimarlık Okulları Bölüm Başkanları İletişim Grubu) toplantısıyla birlikte üç gün boyunca eğitimin sorunları irdelendi, pandemi şartlarında gerçekleştirilen uzaktan eğitimin sıkıntıları ve yarattığı olanaklar sorgulandı. Toplantılarda yapılan sunuşların, katılımcılarla birlikte yürütülen tartışmaların verimli olduğunu söylemek mümkün. Böylesi toplantılarda ele alınan konuların, dile getirilen ve kabul gören önerilerin ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından gündeme alınmasının ve takip edilmesinin önemli olduğunu vurgulamak isterim. Özellikle Kurultay formatı başından beri böylesi bir düzenlemeyi gerekli kılıyor. Süreç içinde yapılan çalışmaların, yürütülen tartışmaların Kurultay günlerinde sunulması, irdelenmesi ve Kurultay Sonuç Bildirisine yansıyan hususların takip edilmesi, ilgili kurumlar için yol gösterici bir çalışma programı haline getirilmesi beklenir.


1 Mayıs 2021 Cumartesi

Ahmet Eyüce ile İki Dönem

Bir süre önce sevgili Ahmet Eyüce’nin anı kitabını görünce hem sevinmiş, hem de böylesi bir derlemenin dışında kalmış olmaktan dolayı üzülmüştüm. Oysa ne çok şey paylaşmıştık, öncesinde ve sonrasında… Elbette yazabilirdim, bir şeyler aktarabilmeyi çok isterdim. Benden niye yazı istenmedi diye de hayıflanmıştım. Korana günlerinde evimizin, kitaplığımızın, bilgisayarımızın içindeki yayıntıları temizlerken birden karşıma çıktı. Oysa bana da davet gelmiş, iletiyi okuyup bir kenara koymuşum, herhalde daha vakit var diye düşünmüş olmalıyım, gerçekten çok mahcup oldum. Böyle bir katkı çağrısına cevap verememiş olmaktan dolayı çok üzgün olduğumu sevgili Özen’e ve Hikmet’e ilettim, bu sevimsiz mazeretimden dolayı beni mazur görmelerini diledim. Neyse ki Ege Mimarlık dergisi bu ayıbımı telafi edebileceğim bir fırsat vermiş oldu. 

Sevgili Ahmet Eyüce ile iki ayrı dönemde yoğun beraberliğimiz oldu. ODTÜ günlerinde başlayan ve dekanlığı döneminde yeniden buluşmanın heyecanıyla sürdürdüğümüz beraberliğimizden süzülen güzel anıları bu vesileyle paylaşmak isterim. 

7 Ağustos 2020 Cuma

Deprem ve Kültürel Mirasın Korunması

İstanbul depremini beklerken gündeme alınması gereken bir konuyu tekrar hatırlatmak istedim: müzelerdeki eserlerin korunması sorunları.

Ayasofya’nın ardından Kariye’nin de müzeden camiye döndürülmesiyle başlayan tartışmalar farklı boyutlarda sürdürülmeye devam ediyor. Konunun önemi nedeniyle devam etmesi de kaçınılmaz. Konuyla ilgili görüşleri sorulan değerli tarihçiler, mimarlık tarihçileri ve sanat tarihi uzmanları haklı olarak tartışmanın böyle bir kültür varlığının korunması ve sağlıklaştırılarak gelecek kuşaklara nasıl aktarılması gerektiği üzerinde durulması gerektiğini vurguladılar.

Depremini bekleyen İstanbul’un riskli yapı stokunun yenilenmesi, başta kamu yapıları olmak üzere depreme hazır hale getirilmesi, depremde ağır hasar görmesi beklenen mahallelerin sağlıklaştırılması gibi çok önemli, ancak önemli olmasına rağmen ihmal edilmiş ağır bir gündemi var. Bu gündem içerisinde elbette kültür varlıklarının beklenen büyük İstanbul depremine yönelik korunması, kollanması gibi projeler de var. Her sene milyonlarca kişi tarafından gezilen Ayasofya dünyadaki diğer kültür mirası listesindeki yapılar gibi ulusal ve uluslararası bir ilginin odağında. Ayasofya ve Kariye müzesinde Kültür Bakanlığının ilgili uzmanlarının ve üniversitelerdeki akademik katkının beraberliğinde bunca yıldır özenle yürütülen koruma çalışmalarının bundan sonraki seyrinin nasıl olacağı hepimizi endişelendiriyor.

Burada kültürel mirasın korunması konusuyla ilgili bir başka endişeyi dile getirmek istiyorum. 22 Mart 2020 Pazar günü Zagreb’te 5,3 ve 4,6 şiddetinde depremler oldu. Çok da şiddetli olmayan bu depremlerle ilgili haberler Türkiye medyasında yer aldı. Ayrıca müzelerdeki tahribatı yansıtan özel fotoğraflar konuyla ilgili sosyal medya kaynakları tarafından servis edildi. Bunlardan bazılarını burada paylaşıyorum. Bu fotoğraflarda gördüklerimiz beklediğimiz İstanbul depreminde göreceklerimizin bir fragmanı gibi. Müzelerimizde sergilenen binlerce eser, bu topraklardaki geçmiş yaşamların izlerini yansıtıyor ve bize sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Bugünün kuşaklarına emanet edilmiş bu kültür varlıklarının güvenli bir sergileme düzeneği içerisinde olup olmadıklarını nereden bileceğiz?

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesinin yayımladığı Mimarist dergisinin ilk yıllarında 1999 Marmara depreminin hafızalarımızdaki tazeliğinden hareketle bu konuyu gündeme taşımıştık. O zamanlar yayın kurulunda görev yapan sevgili Havva Kanbur arkadaşımız Topkapı Sarayı Müzesi Müdiresi Sanat Tarihçisi Filiz Çağman’la bu konuda bir söyleşi gerçekleştirmişti. Topkapı Sarayı’nda Depreme Yönelik Koruma ve Bilinçlendirme Çalışmaları / “Deprem Bölgesindeki Müzelerde Estetik Hiçbir Zaman Ön Sırayı Almayacaktır” başlığıyla yer alan bu söyleşiye Mimar.ist’in internet sayfasından erişebilirsiniz. (Mimar.ist, sayı 4, Kış 2002)

Aradan geçen bunca senede depreme yönelik bilgimizin arttığını, ancak deprem tehlikesi anılarımızda bulanıklaştıkça yapılması gerekenlerin gündeme alınmasının ihmal edildiğini gözlüyoruz. Bu gerçeği göz önüne alarak bir kez daha bu önemli konunun ele alınması ve irdelenmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Üniversitelerimizin ilgili birimlerinde konuyla ilgili çalışmalar yapıldıysa kamuoyuyla paylaşılmasını, mimarlık gündeminin bu konuyla da ilgilenmesini diliyorum. Müze yönetimlerinin ve ilgili kamu kuruluşlarının envanterlerindeki ürünlerin depreme yönelik risklerini gözden geçirmeleri, bir düzenleme gereği varsa acilen gündeme almaları gerektiği açık, kimse “pardon” deme lüksüne sahip değil.

 

4 Ağustos 2020 Salı

Mimarlık Bölümlerinin 2020-21 Kontenjanları Üzerine

Mimarlık eğitimi veren kurumların 2020-21 dönemine ilişkin kontenjanları YÖK tarafından açıklandı. Bu döneme ilişkin bazı bilgileri paylaşmak isterim.

§  Mimarlık bölümlerinin geçtiğimiz öğrenim yılında (2019-20) 8.783 olan kontenjanlarının dörtte biri (2.222 kontenjan) boş kalmıştı. Bu dönem YÖK özellikle vakıf okullarının kontenjanlarını azaltarak toplam kontenjanı (okul birincileri dahil) 8.132 olarak belirlemiş durumda. 

Kontenjanların yıllık artışlarını bu tabloda görmek mümkün


Mimarlık Bölümlerinin yıllara göre artışları


Aynı yıllarda Mimarlar Odası'na kayıtlı üyelerin artışını bu tablodan izleyebilirsiniz.




Vakıf kontenjanları düşerken devlet üniversitelerinin kontenjanları sürekli artıyor.

§  Bu dönem 2 devlet üniversitesinde ve 3 vakıf üniversitesinde (KKTC’de) mimarlık eğitimine başlandı.  

1) Manisa Celal Bayar Üniversitesi (Manisa)

2) Munzur Üniversitesi (Tunceli)

3) Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (KKTC-Girne)

4) Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi (KKTC-Lefkoşa)

5) Rauf Denktaş Üniversitesi (KKTC-Lefkoşa)

 

§  Bu dönem 4 üniversiteye bağlı 5 mimarlık bölümü kapandı veya yeni öğrenci almadı.

1) Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat Üniversitesi (Azerbaycan-Bakü)

2) İstanbul Şehir Üniversitesi (İstanbul) Türkçe ve İngilizce bölümleri. İstanbul Şehir Üniversitesi kamuoyuna da yansıdığı üzere kapatıldı ve Marmara Üniversitesine devredildi. Mimarlık bölümüne bu yıl öğrenci alınmıyor. Diğer sınıflardaki öğrencilerin daha sonra ne olacağı konusunda şu anda sağlıklı bir bilgiye ulaşamadım.

3) Nahcivan Devlet Üniversitesi (Azerbaycan-Nahcivan)

4) Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (KKTC-Lefkoşa) Türkçe bölümü. Bu üniversiteye bağlı İngilizce eğitim veren mimarlık bölümü eğitimine devam etmektedir.

 

§  Merkezi sınav sistemi ile öğrenci alan toplam 114 üniversitede, 132 bölümde bu dönem mimarlık eğitimi yapılacak. Bu üniversitelerin dağılımı ve kontenjanları şöyle:

Devlet üniversitesi              57      5.277  [5.130 + 147 okul birincisi]

Vakıf üniversitesi                57      2.855  [Türkiye (44) + KKTC (11) + Yabancı (2)]

Toplam                            114      8.132

 

§  Bazı üniversitelerde hem Türkçe hem İngilizce eğitim yapılmaktadır. 114 üniversitedeki 132 bölümden Türkçe eğitim yapılacak bölüm sayısı 90, İngilizce eğitim yapılacak bölüm sayısı 42’dir.

 

§  İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde İngilizce ve Türkçe eğitim yapılan bölümler bulunmaktadır. İngilizce eğitim yapılan bölümde aynı zamanda Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış 15 öğrenci diğerleriyle birlikte eğitim görecektir.

 

§  Benzer şekilde Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde İngilizce eğitim verilen mimarlık bölümünde Uluslararası Balkan Üniversitesi’nden 10 öğrenci eğitim görecektir. Bu bölümde İTÜ Mimarlıktan farklı olarak başka öğrenci bulunmamaktadır.

 

§  Devlet okullarındaki parasız eğitimin yanı sıra yurt dışı okullarına kayıt yaptıranların da paralı eğitim görebilmelerinin mimarlık eğitiminin geleceği açısından çok tartışmalı bir konu olacağı açıktır.

 

§  Kontenjan bilgileriyle birlikte her zaman bildirdiğimiz şekilde tekrar paylaşayım; Mimarlar Odası’na kayıtlı mimarların sayısı (5 Ağustos 2020 itibariyle) 63.147 olarak belirtilmektedir.

 

§  Mimarlık meslek ortamında yaşanan çok ciddi sıkıntıların yanı sıra yeni yeni tartışma konuları da gündeme gelmektedir. İki yıllık meslek yüksek okulu mezunları, meslek lisesi eğitimlerini de ekleyerek altı yıl eğitim aldıklarını, daha bilgili ve yeterli olduklarını söylemekte ve yetki istemektedirler.

 

Bu kısa bilgi notlarını konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlara bir çağrıyla bitireyim: Oldukça geç kalındı, ama mecburuz, “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası” acilen oluşturulmalıdır. 

1 Kasım 2019 Cuma

Mimarlık Hizmet İthalinin Gündeme Getirdikleri

Dünyada, bölgemizde ve ülkemizde çok hızlı altüst oluşları yaşıyoruz. Felaketlerle dolu böylesi günlerde yaşanan insanlık dramlarının vicdanlarımıza yüklediği acının yanı sıra mesleğimizle ilgili gelişmeler gölgede kalabiliyor ve gerekli ilgiyi göremeyebiliyor. Ülkemizin geleceği konusunda yaşadığımız belirsizlikler elbette birincil önceliktedir ve hepimizi olduğu gibi Odamızı da doğrudan ilgilendirmektedir. Burada ülke sorunlarından ayrı düşünülmesi mümkün olmayan, meslek örgütü olarak her şeye rağmen ele alınmasını, değerlendirilmesini gerekli gördüğüm bir konuyu dile getirmeye çalışacağım.
“Kuşaktan Kuşağa Mimarlar Buluşması” etkinliğine 50. yıl plaketi almak üzere gelen Prof. Dr. Mete Tapan’la ayaküstü sohbetlerimizde henüz ziyaret ettiğimiz ve beğendiğimizi belirttiğimiz Eskişehir’deki “OMM - Odunpazarı Modern Müze” binası gündeme geldi. Benzer şekilde İstanbul’da yeni açılan ve açılması beklenen pek çok yeni yapının da yabancı mimarlık ofisleri tarafından tasarlandığının dile getirilmesi, ülkemizdeki önemli bir sorunun tekrar tartışılmasını tetikledi. Bu yapıların mimarlık eleştirisi kapsamında olumlu / olumsuz pek çok yönünün farklı yayın ortamlarında yer alması kaçınılmaz olacaktır. Mimarlara Mektup bültenindeki bu yazıda onlardan ayrı olarak konunun bir başka boyutuna dikkat çekmek istedim.