Mimarlık mesleğine katkı yapmış, Mimarlar Odası’nın
çalışmalarında iz bırakmış meslek büyüklerimizle sürdürülen “Mimarlar Odası
Tarihinden Portreler” dizisinde Cengiz Bektaş’ın kitabıyla karşınızdayız. Bu
dizi içerisinde yer alan kitapların birbirine benzer ve farklı yanları
olduğunu, her kitabın bir bütünsellik içinde ama ayrı bir program çerçevesinde
yürütüldüğünü belirtmek isterim. Cengiz Bektaş kitabının da serüveni farklı oldu.
TMMOB Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi
kapsamında iki yılda bir verilen Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne 2016 yılında Cengiz
Bektaş layık görülmüştü. Bu ödül nedeniyle Sinan Ödüllü Mimarlar Programı
çerçevesinde düzenlenen “Cengiz Bektaş
Mimarlığı” paneli 26 Ocak 2018 tarihinde İstanbul Büyükkent Şubesi’nin
Karaköy’deki binasında gerçekleştirilmişti. Ne yazık ki süreç içerisinde bu
paneldeki konuşmalar yayına dönüşemedi. Bir süre sonra, pandemi
kısıtlamalarının yoğun olduğu günlerde, 20 Mart 2020’de Cengiz Bektaş aramızdan
ayrıldı.
“Portreler” dizisi kapsamında bu paneldeki sunuşların da
içinde yer alacağı bir derlemenin yapılması gündeme geldi. Sağlığında bu dizi
çerçevesinde kendisiyle sözlü tarih görüşmesi yapılmamıştı ama değişik
ortamlarda gerçekleştirilmiş kapsamlı söyleşileri vardı. Kitapta bu
söyleşilerden bazılarını bulacaksınız. Cengiz Bektaş üzerine son dönemde
yazılmış değerlendirmelerin kitap programında yer almasının kitabın bütünlüğü
açısından önemli olduğunu düşündük ve yazarlarının izniyle onları da burada
paylaşıyoruz. Bektaş işliğinde ve eğitim ortamında onunla birlikte olmuş,
yakından tanıma fırsatını yakalamış iki genç ismin de değerlendirmelerine yer
verdik.
Mimarlar Odası yöneticileri olarak Kültür Bakanı
Ertuğrul Günay’ı ziyaret ediyoruz. (Soldan) Emre Madran, Necip Mutlu, Ertuğrul
Günay, Bülend Tuna, Cengiz Bektaş. Tarih, 12 Eylül 2008.
Cengiz Bektaş’ın hayli kapsamlı arşivi olduğu bilinir. Bu
zengin belge birikimini SALT’a devretmişti. Bektaş üzerine çalışma yapanların
kullanabildiği bu arşivin SALT’ın izniyle bazı görsellerini burada
paylaşıyoruz, kendilerine teşekkür ederiz.
Hayli üretken ve çok yönlü bir yazar olarak Cengiz Bektaş’ın
bir kısmı kitaplaşmış, bir kısmı dergilerde yer alan külliyatının dökümünü
yapmak bile başlı başına bir çalışma gerektiriyor. Kitapta ulaşabildiğimiz
kaynakları derlediğimiz bir bibliyografya çalışmasını ve uzun meslek yaşamı
boyunca gerçekleştirdiği mimari çalışmaları paylaşıyoruz.
***
Bu dizinin editörü olarak kendi payıma Cengiz Bektaş’ın farklı
bir ortamdaki portresini ve bendeki izlerini bu vesileyle aktarmayı
deneyeceğim.
Cengiz Bektaş’ı kitaplarından, yaptığı mimari çalışmalardan,
Kuzguncuk’taki mahalle kültürü performansından tanıyor, ilgiyle izliyordum. Ama
asıl olarak kendisini Mimarlar Odası çalışmalarında, Yönetim Kurulu
toplantılarında, bu vesile ile bir araya geldiğimiz ortamlarda tanıdım.
Yıllardan beri Anadolu kültürünün mimariye yansıması, yerel bilginin evrenselle
harmanlanması konusunda söylemiyle, eseriyle tanıdığım, önemsediğim Bektaş ile yine
kültürel miras konularının, korumanın konuşulduğu bir ortamda karşılaşmış
oldum. Birlikte mimarlık gündemini irdelemek, değerlendirmek, elbette toplantı
dışında hoş sohbetler etmek benim için önemli bir kazanım oldu.
Mimarlar Odası çalışmalarını izleyenler bilirler, zaman zaman
gergin genel kurullar yapılır, bu süreçte farklı birliktelikler içinde
yaklaşımlar, görüşler oldukça hırçın üsluplarla dillendirilir. Bu gerilimin
genel kurul sonrasına da yansıması, süreç içerisinde çalışmaları aksatması
riski de vardır elbette. Farklı listelerden gelenlerle oluşan yönetimimizde
birlikte olduğumuz süre içerisinde böylesi bir duyguyu hissetmediğimizi
rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, Cengiz Bektaş birlikte olduğumuz dönemde “karşı”
listenin başkan adayı olarak seçimlere katılmış ve yönetimde yer almıştı.
Farklı yaklaşımlarımızı birbirimizi kırmadan bir zenginliğe çevirmeyi
başarabildiğimizi, birlikte verimli bir çalışma dönemi geçirdiğimizi söylemek
isterim.
Genellikle bilgi bir iktidar aracı olarak kullanılır, bilgi
paylaşımının bu denli coşkuyla yapılması ise ayrı bir kültürün izini gösterir.
Oda ortamlarındaki sunuşlarında, gezilerimizdeki paylaşımlarında, bildiklerini
aktarma konusundaki istekliliğini, heyecanlı üslubunu, renkli anlatımının
dinleyicilerdeki izlerini gördüm, etkilendim. Anadolu’nun değişik yörelerindeki
kültür varlıkları üzerine yaptığımız teknik gezilerdeki yorulmak bilmeyen
sunuşlarını hatırlıyorum. Heyecanlı tartışmalar eşliğinde geçen toplantılar akşam
yemeklerinde sohbete dönüşüyor, bir başka zenginlik katıyordu.
Mimarlar Odası’nda yöneticilik görevlerimiz aynı zamanda
bitti, ancak dostluğumuz ve görüşmelerimiz seyrelse de devam etti.
Sorumluluğunu üstlendiğim yayınlara yazı katkısı istediğimde beni hiçbir zaman
kırmadı; hepimizin bildiği gibi Cengiz Bektaş aynı zamanda üretken bir yazardı.
Yitirdiğimiz yakınlarımızın ardından eksildiğimizi hissederiz,
bir daha buluşamamanın, birlikte bir şey üretemeyecek olmanın, paylaşamamanın
hüznü yavaş yavaş çöker üzerimize. Bu yazıyı yazarken de böylesi bir duygu
içerisindeyim. Belirli bir sorumluluğu paylaşmanın getirdiği yakınlığımızın
geliştirdiği dost ortamlarını arıyorum doğrusu. Kendisini ve eşi Gönül Hanım’ı
tanımış olmaktan, bir dönemin sorumluluğunu birlikte üstlenmiş olmaktan büyük
mutluluk ve onur duyuyorum.
Geçmişten geleceğe neler aktarabileceğimizi düşünürken, her
birimizin farklı ortamlarda, birikimlerimizle, farklı beraberliklerdeki
deneyimlerimizle neler yapabildiğimizi, bunları nasıl derleyebileceğimizi,
nasıl anlamlı kılabileceğimizi düşünüyor, “Mimarlar Odası Tarihinden Portreler”
dizisini bu çerçevede geliştirmeye çalışıyorduk. Cengiz Bektaş’ın kitabının iyi
bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Umarım hak ettiği ilgiyi görür.